Modernitenin skolâstik dogmatizmi Türkiye de Kemalizm makyajı altında yürütülmektedir. Osmanlı topraklarında modernleşme serüvenimiz 22. Osmanlı Sultanı Mustafa Gazi ile başlamış 1. Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal ile nihayete ermiştir. Gazi Mustafa Kemal batılılaşma ve modernleşmenin son halkası değil de başlangıcı kabul edilince övenleri O’nu bir peygamber hatta bir tanrı ilan edip Kemalizm’i yeni bir din olarak sunarken karşıtları ise O’nu deccal Kemalizm’i de batıl bir din olarak kabullenmiştir. Mustafa Kemal’in şahsi manevisi bu yazımızın konusu dışında olduğundan asıl odaklanacağımız Mustafa Kemal değil onun adına kurgulanan Kemalizm’dir. Kemalizm üzerinden yapılan tartışmaları sonuç odaklı incelersek göreceğiz ki bu içbükey tartışmalar bizi kapı komşumuzla çatıştırırken Koca Vatanı parçalayan, milletimizi mankurtlaştırıp işgalcisine âşık eden milletimizi alafrangalaştırarak asimile eden modernizmi sorgulamamızı engellemeden başka bir işe yaramamıştır.
1923'te CHP Kurulurken Yakup Kadri Karaosmanoğlu; derki; “Fakat Paşam, bu partinin doktrini yok.” Cevaben Gazi Mustafa Kemal derki; "Elbette yok çocuğum. Eğer doktrine gidersek hareketi dondurunuz."
Gazi Mustafa Kemal’in kendisinin bizzat karşı çıkmasına rağmen gizli ajandası olan oluşumların devşirdiği üç beş yağcı, birkaç sığıntı ve bir avuç eziğin koltuk kapmaca oyunuyla pastadan pay kapmak için kraldan çok kralcı kesilerek uydurdukları, önce CHP’nin sonra devletin başına bela ettikleri ve Modernizm dinini takdis adına milleti kobay gibi kullandıkları KaMÂLİZM bir laf kalabalığıdır. Kelimelerin özgün anlamlarını buharlaştırıp kendilerince anlamlar yükleyen, her sözü bir diğeri ile çelişen azgın azınlığın diktatöryası ile millete dayatılan, hiç kimsenin inanmadığı ama herkesin inanıyor göründüğü şeydir; kAmâlizm.
Her ŞEY denen hiçbir ŞEY; kAmâlizm ŞEYİ
Evrensel düzlemde bakacak olursak KaMÂLİZM; bu gün 8,5 milyarlık insanlık âleminde 85 milyonluk küçücük bir ulus devlet sınırları içerisinde nüfusun % 20’sinin bile içselleştirmediği, içselleştirenlerin ise pratikte reddedip teoride kabullendiği kaba bir endoktrinasyon ile okullarda herkese ezberlettirilen gerici bir seküler tarikatın sürekli tekrarlanan virtleridir.
Tüm Dünya’da paralel örgütlenme, manipülatif yönlendirme, asimile edici despotik dayatma, hatta iki dünya savaşıyla milyonlarca insanın kanını içme pahasına bütün insanlığa dayatılan bu üç asır öncesine ait tezlere öykünen, yüz yıl önceki dünya konjonktüründe bunları kurtuluş sanan yenilmiş bir medeniyetin mağlup çocuklarının kafa karışıklığının adıdır; Kemalizm.
Nihal Atsız 23 Şubat 1951 tarihli Orkun dergisinde; Kemalizm’in mezkûr durumunu şöyle tasvir ediyor.
"Kemalizm denilen muazzam safsata kısmen (Jakoben) Fransa, kısmen de (Faşist) İtalya ve (Komünist) Rusya’dan alınmak suretiyle dış âlemin bir değil, birkaç merkezine bağlı olan, bu suretle diğerlerinden daha çok ve karmakarışık bir şekilde dışarıya bağlı bulunan bir ucubedir."
Ahmet Taner Kışlalı’nın da benzer ifadelerle belirttiği gibi önce 1789 Fransız Devrimi’nin motivasyonu ile modernleşmenin özdeşleştiği jakobenlerin tezleri olan Cumhuriyetçilik ve Laiklik tüm batıcıların olduğu gibi Kemalistlerin de efsunlandığı iki temel slogandır. 200 yıllık şarlandırılmışlıkları olan Cumhuriyetçilik, Laiklik ön kabullerine 1927 CHF kurultayında Halkçılık ve Milliyetçilik eklenerek 4 ilke kabul edildi. 1931 yılında toplanan CHF Kurultayı’nda Devletçilik ve İnkılâpçılık ilkeleri eklendi. 1935 yılındaki CHP Kurultayı’nda bu ilkeler Kemalizm olarak tanımlandı. 5/02/1937 tarihli 33. Birleşimde Malatya mebusu İsmet İnönü ve 153 arkadaşının teklifiyle Kemalizm Anayasaya girdi. 15 yıl kaba ve hoyratça uygulanmaya çalışılan Kemalizm çöktü. CHP’yi çağın gerisine atan bu 6 ilkeyi anayasaya sokan İsmet İNÖNÜ’nün CHP genel başkanı aynı zamanda da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatıyla 25 Mart 1950’de Polatlı’da verdiği seçim nutkunda “Anayasadan Altı oklu prensipler çıkarılacak” ifadesi ile devlet çöken 6 oklu Kemalizm’den feragat etti.
https://www.gastearsivi.com/gazete/cumhuriyet/1950-03-26/1
1960 darbesi ardından tamamı CHP’lilerden oluşan anayasa komisyonu Kemalizm’in 6 okunu 1961 anayasasından çıkardı. Milletvekili andına koymadı. 1980 darbe’si ardından netekim Kenan Evren tarafından Kemalizm 1982 anayasasına yeniden konuldu. Milletvekili andına sokuldu. Başlangıçta hiç olan bizzat kurucuları tarafından anayasadan çıkarılan ama Kenan Evren öncülüğünde darbeciler tarafından yeniden milletin başına bela edilen bu ilkel ilkeler ana hatlarıyla şunlardır:
Cumhuriyetçilik; Krallık karşıtlığıdır. Etimolojik olarak kalabalıkçılık ya da yeni moda tabirle çoğunlukçuluktur. Türkiye’de cumhuriyet ve demokrasi aynı şeyler gibi lanse edilip, seçime indirgenmiştir. Amerika da Cumhuriyetçilik ile Demokratlık aynı şey değildir. Hatta iki rakip partinin biri demokrat diğeri cumhuriyetçidir. Bu gün ise çoğunlukçuluk çökmüştür, Çoğulculuk yükselen değerdir.
Laiklik; Klerikalizm karşıtlığıdır. Kilise ya da daha geniş anlamıyla siyasi, iktisadi, içtimai alanda sosyo-kültürel anlamda kilise temelli liderlik veya din adamlarının görüşünün tüm doğrularda belirleyici olmasıdır. Türkiye de ise Fransa’daki gibi bir ruhban sınıfı olmadığından kilise otoritesine karşı çıkmak değil de İslam düşmanlığı ile İslam’a ait ne varsa onu hayatın tüm ayrıntısından çıkarmak anlamı ile uygulanmak istenmiştir. İslam düşmanlığını Şamanizm seviciliğine kadar ilerleten Kam hayranı kAmâlistler İslam düşmanlığının merkeziyken bu gün gelinen noktada CHP Kemalizm’in kurucu aklına göre laikliği ihlalin odağı olmuştur. Kemalistlerin kurucu aklının Laikliği de laiklikçi kAmâlistler öncülüğünde çökmüştür.
Halkçılık; İmtiyaz ve sınıfçılık karşıtlığıdır. 1917 Bolşevik devrimi ile oluşan proletarya diktatöryası karşıtlığı anlamı yüklenerek liberal bloka yanaşırken sosyalist bloğa da kapıyı kapatmamak iması verilen kim nere çekerse ora çevrilen yuvarlak bir kelimedir. Milliyetçilik ya da cumhuriyetçilikten farklı nasıl bir anlam yüklendiğini anlatmaya çalışanların dahi anlamadığı Modernist seçkinci bir söylemdir.
Milliyetçilik; Beynelmilelcilik karşıtlığıdır.1920’li yıllarda bir asker olan Benito Mussolini’nin İtalya’da Adolf Hitler’in de Almanya’da başlattığı faşist darbelerin etkisi ile Turancılık şeklinde yayılmacı tez olarak ortaya çıkan, faşist bloğun yenilgisi ile vatandaşçılık anlamı yüklenen ulusçuluktur. Lenin’in Rus Tezi, Mao’nun Çin Tezi onları büyütürken Kamalistlerin Türk Tezi bizi misakı milli hapishanesinde yalnızlaştırmıştır. Kafatasçı bir anlayışla Türk’ü etnik bir aidiyete indirgeyen kAmâlizm daha dün dedelerimizin vatanımız dediği toprakların halklarını bize yabancılaştırarak bizden değil ilan ederek Koca Vatan üzerindeki tarihi haklarımızdan işgalciler lehine vazgeçmiştir.
İnkılâpçılık; İrtica karşıtlığı olan inkılâpçılık eskiye ait ne varsa onu değiştirip yerine yenilerini getirip kalbetmek dönüştürmek anlamına gelen bir kavramdır. Bu gün eskiye ait her şeyi değiştirenler o değiştirdikleri çağın gerisinde kaldığı halde hala onları savunuyorlar. Yani 100 yıl önceki devrimciler bu günün en bağnaz muhafazakârları olmuştur. Devrim muhafazakâristleri durumuna düşmüş, durağanlaşmıştır.
Devletçilik; Liberal ekonomi yani özel sektör karşıtlığıdır. Komünizm’in yaygınlaşması ile 1931’de kızılımtrak turuncu bir konjonktürel konumlanmadır. Karma ekonomicilik gibi ne o ne bu olan ama hem o hem bu diye sunulan bir ekonomik doktrin ileri sürme girişimidir. Bu gün Komünist SSCB glasnost ve perestroyka ilan ederek pardon demiş, Maocu Çin serbest piyasacılığın odağı olmuşken, KİT’leri BİT’leri bile özelleştiren bir devletin anayasasında devletçilik ilkesinin yer alması kelimenin tam anlamıyla gericiliğin daniskasıdır. Devletin bile reddettiği anayasal zorunluluktur; Kemalizm
https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d05/c016/tbmm05016033.pdf
“Ne o ne bu, hem o hem bu” olan kAmâlizm neymiş birde Kemalizm’in kurucu aklı olan zevat ne demiş. Görelim…
MODERNİZM DİNİNİN MEZHEPSİZ TARİKATI KaMÂLİZM
Munis Tekinalp /Moiz Kohen (Kemalizm s.171)
“Artık 1935’teyiz. On iki senelik bir müddet zarfında, yeni Türk, kendine yeni bir ruh, yeni bir ahlak, yeni bir tarih hatta Allah’ı artık Tanrı diye andığı için, diyebilirim ki yeni bir Allah yaratmıştır. Türk’ün şimdi kafası başka, serpuşu başka, alfabesi başkadır. Onun şimdi, başka bir devleti, başka bir ekonomisi ve nihayet, başka bir dili vardır.”
Şevket Süreyya, İnkılap Heyecanı, Kadro Dergisi, sayı 2, sayfa 8
Osmanlı buhran içinde yıkılmış, cemiyet durgunlaşmış psikolojik sıkıntılara maruz kalmıştır. Yeni bir inkılap olmuş, yeni bir düzen kurulmuştur. Ve bu yeni düzen, yapılan inkılapların heyecanı gelecek nesillere emanet edilecektir. Yapılan inkılapların selameti ise yarın kendilerine emanet edilecek olan yeni nesillere bırakılacaktır. İnkılap nesli bu durgunluktan masun kalmalıdır. Bu sebepten, inkılap heyecanı sade bir ahlak değil yeni bir din gibi mukaddesleştirilmelidir.
Falih Rıfkı Atay, Yeni Rusya, sayfa 122
İnkılâp devirlerinde doğan ve yetişen bütün çocukların öz babalığı inkılâba geçer. Hiç kimse ve hiçbir müessese elindeki Türk çocuğunun terbiyesinde serbest değildir.
M. Şeref Aykut, Kamalizm S.79
“Gençlikte yaşayacak olan her şeyden ve hatta en yüksek uzmanlığa kadar varan bilgiden, bilginlikten önce (okullarda gençlere verilmesi gereken), yalnız ülkü ve kültürdür İşte bize böyle bir gençlik gerektir. Gençlik ruhunun ihtiyacını yerine getirmek. Onun inanını doldurmak, vicdanını doldurmak ister. Bu sebepledir ki, onu Kamalizm dininin hiç şaşmayan, şaşırmayan orunçlu ve coşkun tapkanı yapmak, ona bu kutsal, ulusal ve kurtarıcı dini olanca derinliği ve inceliği ile oydamlamak ister… Ta ki, Kamalizm dinine inanı artsın. İşte disiplin altında gençlik böyle olacaktır. Parti, bunu amaçlamış, hazırlamıştır.
Modern paradigmanın tarih tasnifiyle yontma taş devri diye tarif ettiği dönem dâhil hiçbir insan topluluğunda, paganist dinler dâhil hiçbir inanç ve düşünce dünyasında, gericiliğin en dip noktası olan KAmâlizm tipolojisinde Türkiye’de devlet zoru ile uygulanan ideolojik taassup ve bağnazlık; tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir yerinde var olmamıştır. Kemalizm’i bir din olarak kabullenip övenlerde sövenlerde bilmeli ki Kemalizm bir din değildir. Mezhepsiz bir tarikattır. Modernizm dininin komünizm ve liberalizm meşhur mezhepleri, faşizm ise merdud mezhebidir. Kemalizm ne komünist ne liberal ne de faşist bir mezhebe mensup değildir. Ama Kemalizm hem devletçi hem liberal hem ırkçı takılan renksiz, kızıl, sarı hatta “kızılımtırak-turuncu” son versiyonuyla da “yeşilimtırak-mor” renklere bürünen her mezhepten herkese mavi boncuk dağıtan misak-ı milli sınırlarını aşmamış, aşamamış mezhepsiz seküler bir tarikattır.
Global ölçekte sosyo-patolojik bir laf kalabalığı olan Kemalizm’e pato-ideolojik takıntılı bir avuç azgın azınlığın akıl tutulmasının bizi içine çektiği tarikat içi çekişmelerden çıkıp, kavgamızı global ölçeğe taşımalıyız. Dört asırdır süre giden çekişmeler, kardeşlerimizi ötekileştirmek adına yürüttüğümüz horoz dövüşü, aile içi şiddete dönüşmüştür. Bu gün içbükey tartışmalar ile global anlamda istatistiki olarak bir anlam ifade etmeyen Kemalizm ŞEY’ini savunmak ta karşı çıkmakta zaman kaybıdır. Dünya ölçeğinde bir vizyon ve geleceği inşa edici bir projeksiyonla kadim kök kültürümüzden ilham alarak, tüm coğrafyalarda bütün halklarda karşılık bulacak, fıkıh ciddiyetinde ferdi yaşam standartlarını havi ALATURKA Normlar ile dünyaya bir şeyler demeliyiz. Biz ALATURKA MEDENİYET’İN çocuklarıyız. Öteki ise bir avuç toprak parçasında üç-beş mensubu olan komşumuzun tarikatı değil dünya çapında herkesi alafrangalaştıran Modernizm Dinidir. Bizim kavgamız da ALAFRANGA UYGARLIĞIN asimilasyoncu değer yargıları, kavram ve kurumlarıyladır.
KAVGAMIZI BÜYÜTELİM. KAVGASI KÜÇÜK OLAN KÜÇÜLÜR
Modernleşmenin başlangıcı saydıkları Rönesans ve Reform hareketleri 16.yy’ın ortalarında başlamıştır. Batılılaşmadık geriledik diyenlere ithafen belirtmeliyim ki; 1550’li yıllarda Osmanlı hâkimiyeti ve nufusu altında olan topraklar (saltanat ve hilafet toprakları) 3.400.000 km2 yüzölçüme sahipken modernleşmenin kök kültürünü dayandırdığı Rönesans ve reform hareketlerinin tamamlandığı dönemde (1683 yılında) Osmanlı toprakları en geniş sınırlarına (22 - 24 milyon km2 ) ulaştı.
Tarihi bilgileri bile amuda kaldırarak üst perdeden ukala bir dille bizi ezikleyen modernizmin mankurtlarının kırık plak gibi tekrarladığı, “biz batılılaşamamışmışızmış da ondan geri kalmışmışlardanmışızmış” teranelerine istinaden sormak lazım bu batılılaşma nedir? Ne zaman nerde başladı. Biz o batılılaşma, modernleşme denilen şeyde kaç dakika geri kalmışız? İddia ettikleri gibi modernleşme, Rönesans ve Reform hareketleri ise biz tamda o dönemde gerilememişiz, tam tersi ilerlemişiz. Büyümüşüz.
BİZ’imizi çökerten, bizi bize kırdıran ve yurdumuzu işgal etmezden önce zihnimizi işgal eden, namusumuzu kirletmek için kamusumuzu kirleten modernitenin KOCA VATAN’DA BÜYÜK BİZ’i nasıl parça parça çaldığını anlamak için II Mustafa saltanatının ikinci yarısında başlayıp Mustafa Kemal’in 2. Cumhuriyetiyle son bulan modernleşmenin ayak izlerini sürelim.
RÖNESANS= Protestan EVANJELİSTLİK, REFORM= Katolik CİZVİSTLİK, AYDINLANMA= İlluminati MASONLUK
Rönesans ve Reform hareketlerini incelediğimizde görüyoruz ki batıda Katolik kilisenin dogmatik yapısı ve skolastik doğrularına karşı oluşan tepkiler ve bu tepkilere karşı Katolikliğin kendini savunurken yeniden biçimlenmesi batıda Rönesans ve Reform olarak değerlendirilmektedir.
Rönesans; Latince “naissance” ; (doğuş) anlamına gelen kelimenin başına “re” (yeniden) anlamına gelen takı getirilerek oluşturulur. Rönesans; “Yeniden doğuş” anlamına gelir.
Reform; Fransızca “réforme” (biçim) anlamına gelen kelime başına çoğunlukla (yeniden) anlamına gelen “re” takısı getirilerek oluşturulmuş ve “yeniden biçimlendirme” “biçim değiştirme” anlamına gelmektedir.
Protestanlık mezhebinin kurucusu Martin Luther’in ifadesiyle "Wider das Papsttum zu Rom vom Teufel Gestiftet" (Roma'da Şeytan Tarafından Kurulmuş Papalığa Karşı) 16.yy da ortaya çıkan tepkiler Rönesans ve Reform hareketlerinin başlangıcıdır. Rönesans dedikleri genelde sanatsal anlamda ortaya konan müzik, resim, heykel, mimari vb alanda Katolik Kilise’nin istediğinden ziyade kök kültürleri olan pagan kültürdeki derinliklere geri dönme girişimleridir. Bu karakteristiği ile Rönesans ilericilik değil gericiliktir. Reform ise daha çok düşünsel anlamda kilise dogmaları yerine insan aklının salt düşünüş ve insan duyularının salt duyumu ile bilginin yeniden biçimlendirilmesidir. Martin Luther’in çıkışı ise Katolikliğin dedikleri değil ilk metinlere dönülmesi önerisi etrafında oluşan fikirlerdir. Bu yeniden şekillenme de aslında ilerici bir çıkış değil gerici bir çıkıştır.
Protestanlığın eleştirileri batıda ki sanat dünyasında ilk etkilerini göstermiş. Kiliseyi düşünsel eleştirmenin ve bu eleştirileri dillendirmenin yakılarak öldürme cezalarına varan ağır müeyyideleri yüzünden düşünceleri dillendirme yerine sanat üzerinden örtülü olarak fikirlerin ortaya koyma Rönesanssın temel karakteristiğidir. Resim, müzik, heykel, mimari de Barok tarzı olarak kendini göstermiştir ki bu Rönesanssın doğup gelişme iklimidir. Öte yandan Katolik kilise Protestan eleştirileri sustururken bu eleştirilere cevap verecek tarzda kendin yeniden biçimlendirmek (reform) üzere Cizvitler ortaya çıkmıştır. Katolikliğin dogmatik tezlerini reforme etmek için güncel ve yaygın bir eğitime ihtiyaç duyduklarının farkına vardılar. Bu amaçla, Cizvitler öncelikle gezici öğretmenlik yapmaya başladı. İlk olarak 1548’de Messine (İtalya)’da ardından misyon bölgeleri olan Avrupa’nın her yerine, Afrika ve Amerika’da da Cizvit okulları (Kolej) açtılar. Sonrasında bu okullaşma tüm dünya ya yayıldı. Cizvitler bir yandan batının kendi iç kavgalarını dünyanın her tarafına taşırken öte yandan dünyanın her yerine kendi örgütlediği bilgiyi aktardılar. 1660 yılında "Nullius in Verba" (kimsenin sözünü takma) diye tercüme edilebilecek bir sloganla Katolik Kilisenin astrolog, simyacı ve eski müneccimleri yeni bilim adamı olarak ortaya çıktılar. Masonların kurduğu “Invisible College” (gizemli kolej) ile bu günkü modernitenin bilgi örgütleme epistemolojisi şekillendi. Esasen modernistlerin Rönesans dedikleri Protestanlık, Reform dedikleri, Cizvitlik, Aydınlanma dedikleri ise Masonluktur.
BATIL BATIYLA EŞZAMANLI BATILILAŞARAK BATTIK
Modernleşmenin tek argümanı, batılılaşamamışız geri kalmışız. Savaşları kaybetmişmişiz. Bu iddia üzerine her biri bir diğerinin tekrarı ansiklopediler hatta kütüphaneler dolusu bilgi kirliliğini zihinlere boca ederek akletme, fikretme, olayları olguları oluşumları sorgulama melekemizi yok etmişler. Batı kim? Hangi tarihte nasıl ilerlemiş, aynı tarihte biz nasıl geri kalmışız? Hangi tarihte kim bizi nerde yenmiş. O yenildiğimiz savaşta biz batlılaşmamışmıyız? Kronolojik olarak eş zamanlı değerlendirilip somut örneklerle muadilleri ile karşılaştırılmalı. Biz savaş kaybediyormuşuz batı kazanıyormuş iddiaları tamamen asılsızdır. Batılılaşma öncesi hep kazanan biz kaybeden batılılarken bizde batılılaşma hareketleri başladıktan sonra gerileme başlamıştır. Savaşları kaybedişimizde batılılaşma ile başlamıştır. Çünkü gizli ve gizemli örgütlenme ile paralel devlet olarak içimize sızan ve batılılaşma iddiası ile batılıların mankurdu olan işgalci işbirlikçilerinin ihanetleri ile savaşları kaybetme süreci başlamıştır. Alaturka kodlardan kopup alafranga kodlara yöneliş şeklindeki zihniyet değişikliği tarihi süreçte batı ile mukayeseli incelenerek bu ezikleyici iddiaların ne kadar anlamsız iddialar olduğunu görmemiz mümkündür.
BATILILAŞTIKÇA GERİLEDİK
15.yy da batıda Endülüs Medeniyeti Katolikleri Roma’ya sıkıştırmış, doğuda ise Osmanlı Ortodoksların başkenti olan İstanbul’u fethetmiş ve Ortodoks Bizans’ın varlığına son vermişti. Katolik kilisenin kontrolüne giren Batı Avrupa Hıristiyan halkları kilisenin organize ettiği Haçlı Seferlerinde sürekli yenilgiler almış. Osmanlı Fas, Cezayir ve Tunus’u kontrolüne alarak denizden, Viyana önlerine kadar gelip dayanarak ta karadan Katoliklerin merkezi Roma’yı çepe çevre kuşatmışken bu gidişattan Katolik kiliseyi sorumlu tutan ve kendisi de bir Katolik papaz olan Martin Luther Avrupa halklarının toplumsal tepkisine öncülük etti. “Doksan Beş Tezi”ni 31 Ekim 1517'de Wittenberg'deki All Saints Kilisesi'nin kapısına çiviledi. Lutheristlerin Katoliklik karşıtı bu antitezlerine cevap vermek için Haçlı Seferlerini komuta eden bir askerken daha sonra Cizvit Tarikatı kurucusu olan Loyolalı İgnatius 1540’ta, Papa III. Pavlus’un “Cizvit Kurumunun Kaideleri”ni imzalamasıyla Katolikliğin reformist tezleri Cizvitlere emanet edidi.
Batı da ve bizde Reform Hareketleri
Cizvitlerin reformist tezlerini kurumsallaştırarak halka kabul ettirmek için 1548’de İtalya’nın Messine şehrinde kurdukları ilk Cizvit kolejinden 35 yıl sonra İstanbul’da 18 Kasım 1583’te Cizvit rahiplerinin Saint-Benoit Fransız Okulu’nu açmıştır. Yani Cizvitist reformcularla eş zamanlı batılılaşmışız.
Batı da ve bizde Rönesans Hareketleri
Rönesans dönemi batıya esin kaynağı olan tüm çeviriler Arapçadan Latinceye çevrilen kitaplar olmuştur. Felsefe ve hendese de batıya yön veren metinler İslami metinler olduğundan “ biz batılaşamamışız geri kalmışız” iddiaları tamamen asılsız olup doğrusu “batı doğulaşmış ilerlemiş” denilmelidir. Tutarlı olan budur.
Rönesans dönemi sanat alanında etkin olan Barok tarzıdır. Mimariden müziğe incelersek Fransa da 1661 de inşa edilen Versay Sarayı ilk barok tarzı şatonun inşasından 45 yıl sonra 1. Mahmud tarafından 1748 yılında yaptırılan Nuruosmaniye Camisi Barok tarzında inşa edilmiştir. Yani Rönesans döneminde sanatta da batılılarla eş zamanlı batılılaşmışız.
Batıda ve Bizde Aydınlanma dedikleri şey
İlluminatif Masonik örgütlenme paralel devlet olarak Cizvitlerden devraldığı beşeri ve maddi kaynaklarla her örgütün içine sızıp onları içten çökertme organizasyonudur. Masonlar ilk kez 24 Haziran 1717'de İngiltere'de dört Locayı birleştirip İngiltere Büyük Locası'nı kurdular. Dört yıl sonra bizi aydınlatacak(!) iliminatif örgütlenme olan mason locası 1721 tarihinde İstanbul Galata da kuruldu. İlk masonlar ise mankurtlaştırılarak paralel devlet olarak içimize sokulan ve Lale Devri dedikleri dönemin baş aktörleri İbrahim Müteferrika ve Yirmisekizzade Mehmed Said Paşa'dır. Lale Devri (1718-1730) diye ad uydurdukları zihniyet bozulması ise Osmanlı’nın Avrupa’ya açıldığı ve Batılılaşma Hareketi’nin başladığı dönemdir. Sadabad keyifleri ile Mimariden müziğe, toplumsal örgütlenme modellemesinden özel yaşam tarzına kadar Masonların üssü olan Fransa taklit edilmeye başlandı. Osmanlı da ise İstanbul, Selanik, İzmir, Kahire ve Beyrut gibi şehirler masonların üssü dolayısı ile batılılaşmanın da merkezi oldu.
Cizvitist, Evanjelist ve masonik paralel örgütlenmeler okulları kendilerine karargâh, eğitimi de kendilerine silah edinerek içimizden devşirdikleri kişiler ile bizi batılılaşma denen ve ne dediklerini analitik sorguladığımızda, bizi eziklemeden başka bir anlam ifade etmeyen teranelerle ordumuzu eğitim maskesi ile çökertmek, kurdurdukları mülkiye mektepleriyle idari kadromuzu mankurtlaştırıp kamu aklını yönlendirmek, mektebi hendeseler ile gemi inşamızdan top imalatımıza silah ve savunma sanayimizi batılılardan geri bırakmaktan başka sonucunu görmediğimiz batı tarzı okullaşma şeklinde verilen eğitimle batılılaştıkça battık. Hile ve entrikaları ile geri bırakıldık.
Fransa’nın görevlendirdiği Selonik misyonu sorumlusu olan Peder François Braconnier Cizvitinin 1819 yılında Paris’te yayınladığı “Lettres Edifiantes et Curieuse” isimli vahşet itirafı okunursa ajan-provokatör yuvası olan okullarda örgütlenen bu cinayet ve entrika çetelerinin neler yaptığını kendi ifadelerinden görebiliriz.
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/92682
Batıda ki batılılaşma; veraset ve mezhep savaşlarıdır. Bizdeki batılılaşma da onların iç kavgalarını bizim coğrafyamıza taşımanın adıdır. Sonuçtan bakarsak 300 yıllık batılılaşma serüveni sonunda 1683’ yılında saltanat, hilafet toprakları ve bağlı topraklar dikkate alınırsa 24 milyon km² olan vatanı bugün geldiğimizde 1000 km² altında 100 civarlarında ulus devletcikleştik.
Parça parça yok oluşumuzun nedenini anlamak adına eğitim maskesiyle okullar kurarak ajanlık faaliyeti yürüten cizvitist ve evanjelist papazlar ile masonik örgütler idaresinde ki okul sayılarına bakalım.
1900 yılında Osmanlı toprakları üzerinde Amerikalı Protestan evenjalist misyonerlere ait 465 okul, Amerika Devleti’ne ait 400 okul, İngiliz Anglikan misyonerlerinin 83, Rus Ortodoks ruhban okulu, 44, ayrıca Elazığ’da 83, Bitlis’te 22, Diyarbakır’da 22, Erzurum’da 24 Protestan okulu ve cizvit misyonerlerin 700 okulu bulunmaktaydı. Bu okulların hangi amaca matuf ne tür çalışmalar yaptıklarını anlamak adına;
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı ,Yakınçağ Tarihi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr İlknur Polat Haydaroğlu hocanın “Osmanlı İmparatorluğu'nda Yabancı
Okullar” adlı kitabı mutlaka ama mutlaka okunmalı
Modernist ideolojiler ile içimizden devşirip mankurtlaştırdıkları bir avuç azgın azınlığı kullanıp paralel devlet olarak kurumlarımıza sızıp kamu kararlarımızı işgalcilerin direktiflerine göre şekillendirenleri tanımak adına; Voltaire’nin Cizvitler hakkındaki şu ifadelerini masonları ve evanjalistleride kapsayacak şekilde genişletmek doğru olur.
“… insanları daha iyi yiyebilmek için koyun kılığına giren ejderhaların hikâyesini herhalde bilirler. İşte onlar da böyledir, dünyaya bunlar kadar tehlikeli ejderha ne gelmiştir, ne de gelecektir.” (Voltaire, Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar, s.333-346)
MANKURTLAŞMANIN MÜKTESEBATI; MAARİF MEVZUATI
Alaturka Medeniyetin kıraat ve ders bilgilerini Medrese Modeli ile nesilden nesile nasıl aktarıldığını anlamak için vakıf müessesini (bir dernek gibi düşleyerek değil) özgün haliyle kavrayıp maarif sistemimizi vakıf senetleri üzerinden, mesleki bilgilerin aktarım şekli olan Marifet Sistemimizi Axilik Müessesesi normları olan fütüvvet nameleri inceleyerek anlayabiliriz.
Modernleşme sürecinde nasıl asimile edildiğimizi de anlamamız için Lale Devri diye ad uydurdukları sefahat devri uygulamalarını ve özellikle 2. Mahmut dönemi yapılan tüm değişiklikleri incelemeliyiz. Islahat dedikleri İfsat Dönemi, Tanzimat dedikleri Tahribat Dönemidir. Bu dönemde 1869’da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile işe başlayıp, 1911 tarihli Maarif-i Umumiye ve Teşkilatı Nizamnamesi’ne kadar geçen süreçte “maarifimiz nasıldı nasıl oldu” mukayesesi ile tahlil edip, aslında nasıl olmalıydı önerisiyle ile yarınlara bir şeyler demek gerek. Bize aktarılan bilgiyi örgütleyenlerin kurgusu ile değil bu bilgi kurgusunun sorgusunu yapmadıkça bize özgü, bizim olan, bizden olan bir fikir üretemeyiz.
İşgalcilerin bize dayatarak zorla kabul ettirdiği modernizm güzellemeleri yapan bilgi kurgusu bizim olamaz. Yurdumuzu tarumar eden vatanımızı parça parça ayıranlar bizim iyiliğimiz için mi bizi zorla modernleştirmiştir? Bu akıl tutulması ile onların güzellemelerini bilgi diye sunan kim varsa işte o, ya cahil ya gafil ya da işgalci tetikçisi bir mankurtdur.
Bir kızı rahibe, diğeri feminist hareketlerin öncüsü olan mason Ahmet Cevdet Paşa’nın öncülük ettiği maarif nizamnameleri, eğitim işimize ordumuzdan başlayan ilk batı tarzı okul olan I. Mahmud zamanında 1735'te kurulan Humbaracı Ocağında batı tarzı bir öğretim modeliyle ordumuzu güya eğiten, matematik öğreten ama aslında haçlılar 500 metre menzili top yaparken bize 200 metre menzilli top yaparak savaşları kaybetmemiz için içimize sızdırılan Fransız subayı Humbaracı Ahmet paşa dedirtildiğimiz “Claude Alexandre Comte de Bonneval” adlı mason gavuru güzellemeleri yapan bilgi kurgusu sorgulanmadıkça, ezberlettiklerini tekrar eden akademyamızdan bürokrasiye, maarif teşkilatımızdan sivil topluma kim ne diyorsa o bizim değildir.
MİLLİ EĞİTİMİ MİLLİLEŞTİRMEK İÇİN
Kütüphaneler dolusu bilgi kirliliğinden arınıp özgür bir beyin, özgün bir akıl, orijinal bir fikirle 2. Mahmud’un Maârif-i Umûmiye Nezâretinin uygulamalarından başlayarak 1. Meclis’in Maarif Vekaleti’ne dek kadim müesseseler nasıldı ne şekle dönüştü bu dönüşüm ne fayda sağladı ne zararı oldu masaya yatırıp global bakışla kronolojik olarak incelenip ardından 2. Mecliste Maarif Misakı ile başlayıp özellikle 1923-1940 arası dışarıdan getirilen ve çoğunluğu mason olan John Dewey, Alfred Kühne, Erey, G. Stiehler, Ernest Egli, Bay ve Bayan Ruatelet, Bayan Boccard ve Oldenburg, Omer Buyse, Adolphe Ferriẻre gibi isimlerin raporları özellikle de 1933’te gelen Amerikan Heyetinin Raporu, ayrıca resmi davet olmaksızın gönderilen; Edward Aurel, Paul Monroe, Henri Suzallu, Franklin öncülüğünde Amerikan Yakın Doğu Yardım Derneği, Brandt yönetiminde gelen Alman heyeti ayrıca dışarı gönderilip orada eğitip bize gönderdikleri isimlerin fikirleri ile tüm mevzuatımız şekillendi. Üniversiteler ile ilgili olarak ta Albert Malche mazbatası, diğer yandan Nazi Almanya’sından kaçarak gelen Yahudiler ve bir çoğu akademisyen bile olmayan kişilerin bizi aldatarak akademyamızda öğretim görevlisi olarak yer alıp üniversitelerimizin bölümlerinden ders içeriklerine kadar kurucu akıl olarak fonksiyon yüklenmesi göz önünde tutularak yerli ve milli bir onurla ayağa kalkıp halkımızla savaşan bu cinnet halindeki azgın azınlığın millete biçtiği çoğu mason olan milli eğitim bakanlarının kurguladığı maarif sitemini sil baştan ele alıp, bu raporlarla şekillenen anayasa, yasa, yönetmelik, tüzük, karar ve tebliğler yok sayılıp toplantı tutanaklarından şura kararlarına, tevhidi tedrisat kanunundan Talim Terbiye’nin Temel Kanununa tüm milli eğitim mevzuatı, müktesebatı, eğitim seviyesi, okul mimarisi, ders tasnifi, ders müfredatı kökten reddedilip sil baştan yeniden kurum değil insan merkezli bir modelle faydasız değil faydalı bilgi transferini esas alan sınıf geçme değil kitap bitirme üzere tasnif edilen bir maarif ve marifet sistemi oluşturulmalı.
AB, BM standartlarından feragat edilmeli, Uluslar arası anlaşmaların tamamı öncelikle Fulbright anlaşmasını bozarak Milli Eğitim millileştirilmeli.
Bizi geri kalmışlıktan kurtarmaya gelen bu kurtarıcılardan kurtulmadıkça kurtuluşumuz mümkün değildir.
SORGU; İşgal komiserlerinin bize sundukları bu eğitim sistemi ile kaç santim geri kaldıklarımızın kaç milim önüne geçtik???
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Galatasaray | 28 | 22 | 1 | 5 | 69 | 29 | 71 | +40 |
2 | Fenerbahçe | 27 | 20 | 2 | 5 | 67 | 25 | 65 | +42 |
3 | Samsunspor | 28 | 15 | 7 | 6 | 44 | 32 | 51 | +12 |
4 | Beşiktaş | 27 | 13 | 6 | 8 | 41 | 27 | 47 | +14 |
5 | Eyüpspor | 28 | 12 | 8 | 8 | 41 | 32 | 44 | +9 |
6 | Başakşehir FK | 27 | 11 | 10 | 6 | 44 | 38 | 39 | +6 |
7 | Göztepe | 27 | 10 | 9 | 8 | 45 | 35 | 38 | +10 |
8 | Gaziantep FK | 27 | 11 | 11 | 5 | 36 | 36 | 38 | 0 |
9 | Kasımpaşa | 28 | 9 | 8 | 11 | 49 | 52 | 38 | -3 |
10 | Trabzonspor | 27 | 9 | 9 | 9 | 44 | 32 | 36 | +12 |
11 | Antalyaspor | 28 | 10 | 12 | 6 | 32 | 52 | 36 | -20 |
12 | Konyaspor | 28 | 9 | 12 | 7 | 34 | 40 | 34 | -6 |
13 | Çaykur Rizespor | 27 | 10 | 14 | 3 | 34 | 46 | 33 | -12 |
14 | Alanyaspor | 28 | 8 | 13 | 7 | 32 | 42 | 31 | -10 |
15 | Sivasspor | 28 | 8 | 14 | 6 | 38 | 46 | 30 | -8 |
16 | Bodrum FK | 28 | 8 | 14 | 6 | 22 | 33 | 30 | -11 |
17 | Kayserispor | 27 | 7 | 11 | 9 | 32 | 46 | 30 | -14 |
18 | Hatayspor | 27 | 4 | 16 | 7 | 29 | 51 | 19 | -22 |
19 | Adana Demirspor | 27 | 2 | 21 | 4 | 26 | 65 | 2 | -39 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Kocaelispor | 31 | 18 | 5 | 8 | 47 | 25 | 62 | +22 |
2 | Fatih Karagümrük | 31 | 16 | 7 | 8 | 50 | 30 | 56 | +20 |
3 | Erzurumspor FK | 31 | 16 | 9 | 6 | 45 | 26 | 54 | +19 |
4 | Gençlerbirliği | 31 | 14 | 8 | 9 | 40 | 32 | 51 | +8 |
5 | Bandırmaspor | 31 | 14 | 8 | 9 | 41 | 38 | 51 | +3 |
6 | İstanbulspor | 31 | 15 | 12 | 4 | 49 | 30 | 49 | +19 |
7 | Çorum FK | 31 | 12 | 9 | 10 | 40 | 33 | 46 | +7 |
8 | Amed SK | 31 | 11 | 7 | 13 | 35 | 28 | 46 | +7 |
9 | Boluspor | 31 | 12 | 10 | 9 | 37 | 30 | 45 | +7 |
10 | Ümraniyespor | 31 | 12 | 10 | 9 | 42 | 36 | 45 | +6 |
11 | Esenler Erokspor | 31 | 11 | 9 | 11 | 44 | 38 | 44 | +6 |
12 | Iğdır FK | 31 | 12 | 11 | 8 | 35 | 30 | 44 | +5 |
13 | Keçiörengücü | 31 | 11 | 11 | 9 | 49 | 42 | 42 | +7 |
14 | Pendikspor | 31 | 11 | 12 | 8 | 38 | 40 | 41 | -2 |
15 | Sakaryaspor | 31 | 9 | 10 | 12 | 41 | 45 | 39 | -4 |
16 | MKE Ankaragücü | 31 | 11 | 15 | 5 | 39 | 37 | 38 | +2 |
17 | Manisa FK | 31 | 11 | 16 | 4 | 38 | 42 | 37 | -4 |
18 | Şanlıurfaspor | 31 | 9 | 15 | 7 | 37 | 42 | 34 | -5 |
19 | Adanaspor | 31 | 6 | 16 | 9 | 26 | 50 | 27 | -24 |
20 | Yeni Malatyaspor | 31 | 0 | 31 | 0 | 11 | 110 | 21 | -99 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Sarıyer | 28 | 20 | 2 | 6 | 69 | 18 | 66 | +51 |
2 | Batman Petrolspor | 28 | 21 | 5 | 2 | 51 | 20 | 65 | +31 |
3 | GMG Kastamonuspor | 28 | 16 | 2 | 10 | 48 | 21 | 58 | +27 |
4 | Altınordu | 28 | 15 | 3 | 10 | 52 | 25 | 55 | +27 |
5 | Adana 1954 Futbol Kulübü | 28 | 15 | 7 | 6 | 49 | 25 | 51 | +24 |
6 | İskenderunspor A.Ş. | 28 | 12 | 6 | 10 | 43 | 29 | 46 | +14 |
7 | Beykoz Anadolu | 28 | 13 | 9 | 6 | 38 | 37 | 45 | +1 |
8 | 1461 Trabzon FK | 28 | 10 | 11 | 7 | 35 | 32 | 37 | +3 |
9 | Fethiyespor | 28 | 9 | 9 | 10 | 30 | 28 | 37 | +2 |
10 | Kırklarelispor | 28 | 9 | 10 | 9 | 35 | 33 | 36 | +2 |
11 | 24Erzincanspor | 28 | 8 | 10 | 10 | 38 | 43 | 34 | -5 |
12 | Isparta 32 Spor | 28 | 6 | 10 | 12 | 25 | 31 | 30 | -6 |
13 | Sincan Belediye Ankaraspor | 28 | 7 | 13 | 8 | 31 | 35 | 29 | -4 |
14 | İnegölspor | 28 | 7 | 10 | 11 | 31 | 41 | 29 | -10 |
15 | Kepezspor FAŞ | 28 | 6 | 15 | 7 | 28 | 41 | 25 | -13 |
16 | Karaköprü Belediyespor | 28 | 4 | 16 | 8 | 27 | 45 | 20 | -18 |
17 | Altay | 28 | 6 | 19 | 3 | 23 | 61 | 18 | -38 |
18 | Hes İlaç Afyonspor | 28 | 0 | 27 | 1 | 6 | 94 | 5 | -88 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Bursaspor | 25 | 17 | 1 | 7 | 54 | 12 | 58 | +42 |
2 | Karşıyaka | 26 | 16 | 4 | 6 | 50 | 23 | 54 | +27 |
3 | Belediye Kütahyaspor | 25 | 14 | 5 | 6 | 45 | 26 | 48 | +19 |
4 | Düzcespor | 25 | 13 | 5 | 7 | 33 | 22 | 46 | +11 |
5 | Muş Spor Kulübü | 25 | 11 | 4 | 10 | 33 | 20 | 43 | +13 |
6 | Silifke Belediye Spor | 25 | 11 | 7 | 7 | 42 | 28 | 40 | +14 |
7 | Anadolu Üniversitesi | 25 | 10 | 8 | 7 | 33 | 28 | 37 | +5 |
8 | Artvin Hopaspor | 25 | 8 | 8 | 9 | 17 | 24 | 33 | -7 |
9 | Kahramanmaraşspor | 25 | 8 | 12 | 5 | 27 | 34 | 29 | -7 |
10 | Bulvarspor | 25 | 7 | 11 | 7 | 29 | 44 | 28 | -15 |
11 | Tokat Bld Plevnespor | 25 | 6 | 11 | 8 | 21 | 25 | 26 | -4 |
12 | Bornova 1877 | 25 | 5 | 10 | 10 | 31 | 42 | 25 | -11 |
13 | Kırşehir Futbol SK | 25 | 6 | 13 | 6 | 23 | 44 | 24 | -21 |
14 | 23 Elazığ Futbol Kulübü | 25 | 5 | 12 | 8 | 15 | 25 | 23 | -10 |
15 | Kuşadasıspor | 26 | 6 | 18 | 2 | 22 | 47 | 20 | -25 |
16 | Ergene Velimeşe | 25 | 3 | 17 | 5 | 11 | 42 | 14 | -31 |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
04/04/2025 | Adana Demirspor | vs | Kayserispor |
05/04/2025 | Çaykur Rizespor | vs | Sivasspor |
05/04/2025 | Başakşehir FK | vs | Konyaspor |
05/04/2025 | Antalyaspor | vs | Samsunspor |
06/04/2025 | Alanyaspor | vs | Bodrum FK |
06/04/2025 | Hatayspor | vs | Eyüpspor |
06/04/2025 | Fenerbahçe | vs | Trabzonspor |
07/04/2025 | Göztepe | vs | Gaziantep FK |
07/04/2025 | Kasımpaşa | vs | Beşiktaş |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
04/04/2025 | İstanbulspor | vs | Yeni Malatyaspor |
04/04/2025 | Amed SK | vs | Iğdır FK |
04/04/2025 | Şanlıurfaspor | vs | Boluspor |
05/04/2025 | Manisa FK | vs | Keçiörengücü |
05/04/2025 | Sakaryaspor | vs | Adanaspor |
05/04/2025 | Çorum FK | vs | Esenler Erokspor |
05/04/2025 | Fatih Karagümrük | vs | Erzurumspor FK |
06/04/2025 | Ümraniyespor | vs | Pendikspor |
06/04/2025 | Bandırmaspor | vs | Kocaelispor |
06/04/2025 | MKE Ankaragücü | vs | Gençlerbirliği |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
02/04/2025 | Fethiyespor | vs | 1461 Trabzon FK |
02/04/2025 | Batman Petrolspor | vs | Karaköprü Belediyespor |
02/04/2025 | Beykoz Anadolu | vs | Adana 01 Futbol Kulübü |
02/04/2025 | GMG Kastamonuspor | vs | Altınordu |
02/04/2025 | Isparta 32 Spor | vs | Kepezspor FAŞ |
02/04/2025 | Kırklarelispor | vs | İnegölspor |
02/04/2025 | Sincan Belediye Ankaraspor | vs | Sarıyer |
06/04/2025 | Adana 01 Futbol Kulübü | vs | İskenderunspor A.Ş. |
06/04/2025 | Batman Petrolspor | vs | İnegölspor |
06/04/2025 | Sincan Belediye Ankaraspor - 24Erzincanspor | Sincan Belediye Ankaraspor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi | Sincan Belediye Ankaraspor yenilmez |
06/04/2025 | Sincan Belediye Ankaraspor - 24Erzincanspor | 24Erzincanspor ligdeki son 10 maçında hiç kazanamadı | Sincan Belediye Ankaraspor yenilmez |
06/04/2025 | Batman Petrolspor - İnegölspor | Batman Petrolspor ligde evindeki son 13 maçında hiç kaybetmedi | Batman Petrolspor yenilmez |
06/04/2025 | GMG Kastamonuspor - Kırklarelispor | GMG Kastamonuspor ligdeki son 15 maçında hiç kaybetmedi | GMG Kastamonuspor yenilmez |
06/04/2025 | Fethiyespor - Kepezspor FAŞ | Fethiyespor ligde evindeki son 8 maçında hiç kaybetmedi | Fethiyespor yenilmez |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
02/04/2025 | Anadolu Üniversitesi | vs | Kırşehir Futbol SK |
02/04/2025 | Düzcespor | vs | Bornova 1877 |
02/04/2025 | Ergene Velimeşe | vs | 23 Elazığ Futbol Kulübü |
02/04/2025 | Kahramanmaraşspor | vs | Bursaspor |
02/04/2025 | Muş Spor Kulübü | vs | Bulvarspor |
02/04/2025 | Silifke Belediye Spor | vs | Belediye Kütahyaspor |
02/04/2025 | Tokat Bld Plevnespor | vs | Artvin Hopaspor |
06/04/2025 | Anadolu Üniversitesi | vs | Düzcespor |
06/04/2025 | Muş Spor Kulübü - Tokat Bld Plevnespor | Tokat Bld Plevnespor ligde deplasmandaki son 7 maçında hiç kazanamadı | Muş Spor Kulübü yenilmez |
06/04/2025 | Bursaspor - 23 Elazığ Futbol Kulübü | 23 Elazığ Futbol Kulübü ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı | Bursaspor yenilmez |
06/04/2025 | Silifke Belediye Spor - Bornova 1877 | Bornova 1877 ligdeki son 10 maçında hiç kazanamadı | Silifke Belediye Spor yenilmez |
06/04/2025 | Muş Spor Kulübü - Tokat Bld Plevnespor | Muş Spor Kulübü ligde evindeki son 12 maçında hiç kaybetmedi | Muş Spor Kulübü yenilmez |
06/04/2025 | Bursaspor - 23 Elazığ Futbol Kulübü | Bursaspor ligde evindeki son 13 maçında hiç kaybetmedi | Bursaspor yenilmez |
06/04/2025 | Anadolu Üniversitesi - Düzcespor | Anadolu Üniversitesi ligde evindeki son 9 maçında hiç kaybetmedi | Anadolu Üniversitesi yenilmez |