Bugun...


Yüksel YENİ

facebook-paylas
Schooling Öğretim -1- YANİ; “WOLOLO”
Tarih: 28-07-2023 12:29:00 Güncelleme: 17-06-2024 14:12:00


NAAT-1- ARINIŞ (Yok Olasıya)

 

Ey Resul!

Bilimsel bilgi epistemolojisine tezat

Pedagojik formasyon almamış

Eğitim psikolojisi duymamış

SeniÜmmi bir ananın yüreğindenÖğrendim

 

Ey Resul! Daha doğmadan

Annemin salâvatlarıyla tanıdım

Kulağıma okunan ilk salayla,

Gördüğüm; Işık Duyduğum; Adın

Aydınlık Sensin.  Sensin Aydınlatıcım.

 

Ey Resul!

Bebeksi huzursuzlukla Ağlarken kundakta

Ninemin ninnileriyle Belleğime yerleştin

Huzur veriyor ismin

Mesajın Moral Değerim Efendim

 

 Ey Resul! Dilim döndü İlk kelimem tabii ki Allah

İlk cümlem Sensin

Rabbe yaranasıya Rol modelimsin Esin kaynağımsın

Yol gösteren birtek Sensin

 

Ey Resul! En saf En sade imanla Sana öykündüm

Babaannemin öğüdüsün

Evden çıkarken Önce sağ ayağını atmışsın

Daha emeklerken; Hayranlarındanım

 

Sünnetin; Saç modelin. Damak tadın. Giyim Kuşamın.

Mimari, Sanat, Estetik-Diyalektik

Hâsılı; Tüm Söz, fiil, tavır ve düşünüşünle

Tarzın; Tarzım. Değişmez Modamsın.

 

Ey Rasul!

Daha çocukken. Henüz bir yaşında.

İlk anlamlı seslerim şu; Allah. Cici.

Babaannemin öğrettiği gibi

Bebeklerin dilinde ki Cici Sensin

 

Ey Rasul!

Daha ergenliğe girerken Senin öğretilerinle gusletmişim

Baliğ olmamış Çocukların özendiği

Örnek Model Sen

Kök kültürümsün

 

Ey Rasul! Bilimsel bilgi metodundan

Nasuh bir tövbeyle İçtinap ediyor

Rasyonel akıl değil Duygusal Akıl ile

Kocakarı imanıyla Sana Yöneliyorum

 

Ey Resul!

Sayısal sözel dersler Modernist lisanslarla

Mankurt edilmişlikten sıyrılıp

Okula gitmeden Edinimle edindiğim

Evde Eğitimle Seni Arıyorum

 

Eya! Ahmed!

Ceddin Adem'e verilen Kelimelerimizi çaldılar

Negatif ya da pozitif anlam yükleyip..

...bana geri verdiler

Özgün Anlamıyla Yakaramıyorum

 

Hartdiske dönmüş beynim Robota dönüşmüş bedenim

Programlandığım üzereyim

Senden değil Senin Rabb'ından dileğim

Ya Rab! Beni İstediğin gibi yap

 

Modern Kuramlara gücüm yetmiyor

Modern kavramlarla dilim dönmüyor

Madem bu Robot tamir olmuyor

Ey Cebbar Ey Kahhar Bari Kahr'ın ile Lutfet

 

Modern paradigma ile örgütlenen öğrenim kurum egemen bir mantalite ile yürütüldü. Kitle üretimi anlayışı ile mamul üretmek gibi kitle şartlandırma şeklinde kendi modern insanı üretti.

Modern öncesi; Talebe- Muallim şeklinde insan-insan ilişkisi ile bilgi transfer edilirken hür iradesi ile talebe talep ettiği bilgiye vukufiyetine inandığı muallimden o bilgiyi okuma ve dinleme yolu ile edinirdi. Muallim ölçme değerlendirmeyi yapar ve kendisinin vakıf olduğu bilgiye talebesinin de vakıf olduğunu verdiği icazet belgesi ile tescillerdi. Sınıf atlama değil kitap bitirme şeklinde bir ilim edinme süreci işletilirdi. Akredite olmuş kitaplar vardı herkes kendi dilinde o kitabı okurdu. Farklı lisanlar ile aynı değerler ortak kimlik olurdu. Falan okuldan diploma almış yerine filan hocadan ders almış filan kitabı bitirmiş olmak toplumsal olarak o kişinin hangi düzeyde bir bilgi seviyesinde olduğunu kavramak için yeterliydi. Bilgi yazı ile not edilmek yerine ezberle hafızaya nakşedilirdi. Ezber; ezberlenecek çap ve kalitede de ki kitapların hak ettiği bir ilimi muhafaza usulüydü. Kitap bir yazılımdı. Fikirler Ders halkalarına girip her kelimesine kadar sorgulanıp nihai şekli alınca kitap olurdu. Kitap; yazılı laklak değildi.

Okuma egemen tedrisat anlayışında ağızdan kulağa ses aracılığı ile söz transfer edilir. Jest ve mimik hareketleri ile göz bu sözü destekler, vurgulama ve hitap sanatları ile de ruha hitap edilerek hatibin sözünün muhatap tarafından anlaşılması esasına dayanan bir modelleme ile bilgi transferi yapılırdı. Ezberle hafızaya kaydedilen bilgidir.  Yazıyla deftere not edilen müsveddedir.

Modernizmle; illuminatif örgütlerin Gizemli Kolej (Invisible College) kurgusu ilk bilim adamı denen son müneccimlerin hiçbir ders halkasına girmemiş, hiçbir münazara sürecinden geçmemiş tezlerini yazıya aktarıp matbaada tab edip kitle bilgilendirme anlayışıyla öğreneceksin diye körpe dimağlara dayatıcı bir öğrenim modellendi. Bu tezlere itirazlar, redler dahi bir soy kırıma tabi tutulup kaba hoyrat bir dille aşağılanarak, toplumdan kaçırıldı. Gerici, yobaz, çağdışı, bilim karşıtı gibi aşağılanmalar dışında o yerilenlerin, eleştirenlerin fikrine ulaşma şansımız dahi yok edildi. Modernizmin kutsadıkları dışındaki fikirler nedir? Kimse bilmez bildiğimiz tek şey bilimperestlerin onlara küfürleri, hakaretleridir.

Modernite okuma yerine yazmayı ezber yerine not almayı esas aldı. İnsan ömründe okumaya göre çok az bir zaman ayırdığı yazı, motor becerisi olmayan motor gelişimini tamamlamamış çocuklara dahi dayatıldı. Okuma bilmeyen yazarlar türedi. Manipülatif iletiler, Subliminal mesajlar, ispatı imkansız teoremler, çocuk aldatırcasına sığ ispatlar bilgi oldu. Kıt imkânlarla yapılan Deney, sübjektif gözlem, ideolojik hipotez, dogmatik teorem doğruyu saptamada mutlak ölçüt ilan edildi.

Modern öncesi Maarif Sistemi sayesinde yazma bilmediği halde okuma bilen dinleme bilen ve herkesçe bilgili kabul edilen şahsiyetler sırf yazma bilmiyor diye modernle birlikte cahil ilan edildi. Hafız-ı Kuran, Erbab-ı Meslek olana dahi cahil dendi.

Modern öncesi yazıya yüklenen mana ve mefhum bu gün bizim anladığımız şey değil. Yazı bir sanattır. Kitaptır. Kitabedir. Ketebedir. Kitap Arapça “كتب” (QTB) kök fiilinden karşılıklılık (Fİ’AL) vezniyle türetilmiştir. Karşılığı olan, karşılıklı olarak Kaydetmek, raptetmek, kodlamak anlamına gelir. Birinin birine kanaatini yazıya aktararak anlattığı MEKTUP değildir.  Kitap denen şey birinin laklağını yazıya aktarması hiç değildir. Kayda değer şeylerin tescili, kayıt altına alınışıdır. Bir yazılım ciddiyetinde fikirlerin kodlanışıdır. “Yazıt” “Yazışma” yahut “Yazılım” dediğimiz şeydir. Bu anlamı ile yazma işi bir sanattır. Meslektir. Noter, Ressam gibi Kâtip’te, Hattat da sanatçıdır. Yazma işi yapacaklar özel bir ihtisas eğitimi alır. Bu gün yazılımcı olmayan bilgisayar kurduna cahildir demek ne ise o gün yazı yazmayana cahildi demek aynı şeydir. Cami, Medrese, Tekke, Tezgâh ile her mahalle her köye kadar ulaşmış bir talim-terbiye modeli vardı. Okuyan ders alır, okutan ders verirdi, tedrisat yapılırdı. Çırak aydınlanmak isterdi usta sanatıyla aydınlatır. İnsan ve eşya Terbiye olur. Mesleki, sanai, sinai birikim transfer edilirdi. Çatır çatır Kuran okuyan kurrâ, her hafta camilere dolup vaaz dinleyen cemaat, insan okur, olay, olgu, oluşum okur. Evreni okurdu. Eşyayı okurdu. Maziyi, hali, atiyi okurdu. Zamanı okurdu. Dahası külliye inşa edecek hendese ilmine vakıf olan usta, özgün sanat esri camiler, hanlar, hamamlar, haneler inşa ederdi. Bu gün kâğıda çizmiyor 3D yazılımla proje hazırlıyor diye mimarları, mühendisleri cahil ilan etmek neyse o gün yazmaya ilgi duymayan insanlara da cahil demek aynı şeydir.

                Bu kısa girizgâhtan sonra Schooling hakkında ki meramımı yazarak değil okuyarak, dinleyerek, izleyerek aktarmak istiyorum. Biraz şiir, destan, roman ve filimden hatta bir strateji oyunu yazılımından bahsedeceğim.

İlki Bir Mankurdun Sorgusu olan benim kendimle kavgamı içeren her bir kıtası 140 karakteri aşmayan online bir NAAT şeklindeki şiirim, ardından Modern Mankurtlaştırma Seanslarının nasıl yürütüldüğünü Age of Empires adlı bir strateji oyunu üzerinden benzeştireceğim. Uyanmayan Mankurd temalı Manas Destanı menşe’li Rahmetli Kırgız asıllı Türk yazar Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı romanı kapsamında Mankurt, Kökserek, Közkamanlar kavramlarına dikkat çekip, sonrasında Uyanan Mankurt temalı Rahmetli Cüneyt Arkın’ın başrolde oynadığı Battal Gazi’nın İntikamı filmine değineceğim. Son olarak ta Schooling The World adlı bir belgesel ile dünyada yürütülen okullaşma çalışmalarının amacı ve sonuçlarını yazmaktan ziyade okuyucular ile birlikte okuyalım, izleyelim, dinleyelim istiyorum. Çünkü okumak tilavet değildir. Kıraattir. Rabbani ilk emirdir. Okumak; Canımıza okuyanların ciğerini okuyup, ruhlarına Fatiha okumak için meydan okumaktır.

BİR MANKURDUN SORGUSU

1434 yılı Recep Ayında (Miladi May/ 2013) ilk kez Umre’ye gitmiştim. Kâbe’yi tavaf için herkeste bir coşku bir heyecan benim çocuklar dahi uçuyor adeta ama bende bir tık yok. İkinci gün Yatsı namazı kafile olarak Kâbe önünde kılıp tavaf edilecek. Gitmedim. Kafile namazı kıldı geldi, istirahata çekildi. Ben kafileden ayrı Kâbe’ye gittim. Hindistan, Pakistan, Endonezya, Malezya, Yemen, Etopya her renkten her coğrafyadan insanlar aynı coşku ile Kâbe etrafında dönüyor. Ben de ise hala aynı duyarsızlık. Geçip Kâbe karşısına oturdum tavafa gelenleri izledim. Ve o haleti ruhiye içerisinde telefonu alıp sosyal medyadan dünyamı yansıtacak şekilde duygularımı NAAT adı ile uzun ileti zinciri şeklinde paylaştım. Kendi adıma bir mankurdun uyanışını aksettiren “NAAT-1- ARINIŞ (Yok Olasıya)” şiiri ile formel schooling öğretim dışında informel evde eğitim ‘e dikkat çeken farklı bir maarif modelini mukayese edelim isterim.

MONK WOLOLO’LARI (Keşiş Tılsımı) VE MANKURTLAŞMA SEANSLARI

                1997 yapımı Age of Empires adlı bir oyun vardı. O oyunda elinde eğiri bir asası ile dolaşan Monk (Keşiş) karakteri vardı. Bu keşişlerin görevi karşıda yer alan insanları wololo sözleri eşliğine üfürükleriyle büyüleyip tılsımlar, kendi tarafına çekerdi. Monk’ların wololo’ları bana hep schooling öğretimi hatırlatır. Tüm dünyada okullarda birbirinin aynı olan müfredata müşabih wololo’larla insanlık efsunlanıp modernitenin büyüsüne kapıldı.  Başkalaştı. Tektipleşti. Alafrangalaştı. Modernleşti. “Sosyete”,”Asortik”, “Tanko” oldu.

MANKURT UYANMAZSA ANA KATİLİ OLUR

Mankurt; asimile olup güdülen gafildir. Kökserek; Bizden olmayıp bizden görünen sinsidir. Közkamanlar; Bizdenken başkalaşıp bize saldıran haindir.

Düşmanların yok etmektense kafasını kazıyıp, değişik işkence ve taktiklerle güdebilmek için, hafızasını silerek akletme melekesini elinden alıp kendi isteklerine sorgusuz tabi etme çalışmalarına mankurtlaştırma,  öz yurduna, öz benliğine, öz kimliğine, öz değerlerine yabancılaşmış, başkalaşarak asimile olmuş, kim olduğunu unutmuş kimliksizleştirilmiş mankafa bir kişi yahut kişilere mankurt denir. Ruhen ve bedenen geçmişinden kopmuş, onu kendinden görenlerden ayrışıp kendisine efendilik edenlerle aynileşmiş, kasıtla değil farkında olmadan kök kültüründen koparılmış… Mankurt; Con Con’ların (Juan Juanlar) uşağıdır.

Mankurtlaştırma Çin Asimilasyon taktiğidir. Rum Asimilasyon taktiği Çin’den farklıdır. Rumlar Çinler gibi kafa derisini kazımaz kafanın içini kazır. Çin- Çan -Çonlar işkence ile asimile eder, Rum Cönler, Coniler ise tetikçiliğe teşvikle, tetikçiyi taltifle asimile eder.

Con Conlar’ın (Juan Junalar) nasıl uşaklaştırdıklarını tasvir eden Rahmetli Kırgız asıllı Türk yazar Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adıyla Türkçeye çevrilen romanı ile mankurt, sosyo-politik bir kavram olarak dünya dillerine girdi.

Batıda Conilerin dün Jöntürkleştirdikleri, bu gün ise Jönkürtleştirdikleri yani modernleştirdikleri, alafrangalaştırdıkları ile Doğuda ki Con Conlar’ın mankurtlaştırdıkları aslında farklı şey değildir. Conilerin Jönleri ile Con conların Mankurdu aynıdır. Mankurt efendisinin talimatı ile anasına saldırır. Jönkürt ve Jöntürkte efendilerinin eziklemesi ile gaza getirmesiyle anasının değerlerine saldırır. Ata değerleri ile işgalci tetikçisi olarak kavgaya tutuşur. Zira zihni işgalcisi tarafından inşa edilmiş, kendisi olmaktan çıkmıştır. Hain değil, haince planlara alet olmuş gafildir. Mankafadır.

Alaturka Medeniyet Havzasında asimilasyona karşı toplumsal duyarlılığı canlı tutan destan, şiir, hikâye, roman ve film olarak dillerle destan olmuş nesilden nesile aktarılmış Mankurt, Közkamanlar, Kökserek karakterleri üzerinden bir toplumsal duyarlılık oluşturulmuştur. Manas destanında geçen ve asimilasyona karşı uyarı içeren üç karakteri aşağıdaki linklerden okuyalım

Mankurt karakterini mankurtlaşma da okulların fonksiyonuna vurguyu kapsayan özeti

https://bilgiyelpazesi.com/egitim_ogretim/kitap_ozetleri/roman_ozetleri/gun_olur_asra_bedel_romaninin_ozeti.asp

Kökserek karakteri

https://bilig.yesevi.edu.tr/yonetim/icerik/makaleler/3570-published.pdf

                Közkamanlar Karakteri

https://www.academia.edu/36249718/ko_zkamanl%C4%B1k_pdf

MANKURT UYANIRSA MEDENYETİMİZ DİRİLİR

Aytmatov’un kitabında uyanmayan mankurdun anasını öldürmesi ile sonuçlanan dramatik bir son var.  Battal Nameler’de ise ANA ÖĞÜDÜ ile UYANAN MANKURT temalı atası ile bütünleşenin düşmana karşı şanlı zaferine vurgu var.

Senaryosu Battal Nameler’den esinlenen Rahmetli Cüneyt Arkın’ın oynadığı 1972 yapımı Battal Gazi'nin İntikamı filminde Battal Gazi’nin oğlu Ali kaçırılır, hipnoz ve şartlandırmalar ile konforlu bir yaşam sunularak asimile edilir. Kendisini Bizanslı Alyon' un oğlu kabul eder baba düşmanı olarak yetiştirilir. Yaşam boyu atasına kin ve öfke ile büyüyen mankurt, efendileri tarafından babasına son darbeyi vurmak üzere sahneye sürülür. Düello başlar; atası özgün hali, doğal görünümü ile neyse o olarak sahnededir. Mankurt ise demir bir kafes içine kendisini hapsetmiş halde Babasını düşmanı bilir. Babası ise düşmanın asimile ettiği evladı ile bir gün karşı karşıya getirileceğinin farkındadır. O yüzden düelloda ihtiyatlıdır. Tüm hamleleri onu öldürme adına değil mankurdun maskesini düşürmek içindir. Maskeyi düşürür. Sen Alyon’un oğlu değil benim oğlum Ali’sin Baban ile çatışma dese de mankurt soyunu inkâra devam eder. Ata olmanın farkındalığı ile olaylara tepeden bakan ve baba ile oğlu bir birine kırdırmak isteyen düşmanların emeline alet olmak istemeyen Battal Gazi düellodan çekilir, kılıcı atar ve evladı ile çatıştırılmaya fırsat tanımaz. Mankurt şok yaşar tam sorgulayacak ki, düşmanın alışılmış nakaratları devreye girer Mankurt kılıcı kaldırıp babasına son darbeyi vuracakken Allah bu zalimliğe fırsat tanımaz ve Mankurdun kolu taş kesilir, adım atamayacak duruma düşer, tüm hamleleri tükenir. Ana öğüdü yankılanır mankurdun beyninde. “Babaya el kaldıranın kolu taş kesilir”

İşte bu ANA ÖĞÜDÜ mankurdun uyanmasına sebep olur. Babaya el kaldıran, ata yurduna, ata değerlerine, kök kültürüne dil uzatan düşmanla aynileşen taşlaşır, monotonlaşır, statikleşir, durağanlaşır, ilerleyemez, robotlaşır.

Aynı saatte kalkıp, aynı kozmetik ürün ile temizlik ve bakımı yapıp aynı dakikada aynı tip yapılmış dairesinden çıkıp, aynı durakta aynı insanlarla aynı servise binip, aynı güzergâhı takip edip, aynı dakikada aynı resmi daireye varıp, aynı kişilerle aynı işleri yapıp, aynı saatte mola verip aynı dakikada işbaşı, aynı dakikada iş çıkışı aynı yoldan aynı barınağa dönüp aynı kanepeye oturup aynı ekranda aynı aktörlerle aynı şeyi yaşayanların, aynı teraneleri izleyerek uyumak. Bir ömür kurulmuş robotluk. Başkalarına adanmış ömür. Taşlaşmışlık. Robotu uyandıracak tek güç; anasının, atasının öğüdü, elastiki kök kültürüdür.  Filmin sonunda MANKURT UYANIR. Ali atası ile birleşir omuz omuza düşman ile savaşım verir. Kazanan; evladı kendine kılıç çekerken bile ona karşı ata duruşundan ödün vermeyen, ölüm pahasına da olsa sen bu değilsin özüne dön diye mücadele sergileyen baba ve geçmişini hatırlayıp özüne dönen evlat olur.

MODERN MANKURTLAŞMA SEANSLARI; SCHOOLING

Ve birde belgesel bir film Schooling The World

http://carolblack.org/schooling-the-world

Bu belgeselde insanlığı tektipleştirip, geri dönmesi imkânsız bir kültürel soykırıma tabi tutarak zihin inşası sömürgeciler ile aynileşmiş bir insan üretim fabrikası kurma girişimi olarak okullaşma anlatılmaktadır.  Tüm dünyada kitle üretimi anlayışı ile körpe dimağların alınıp okullarda seri üretim bandına konup diğer taraftan metropoliten bir tüketici olarak çıkarılır. Dünü yok edilmiş, “yarınını kurtar” adlı bir hayale inandırılmış bu yeni yaratığa okullarda her şeyi öğretilen tek şey tüketimdir.

İşte bu yeni insan tipi; dünyanın neresinde olursa olsun hepsi aynı kalıptan çıkmış aynı ambalajlara konulmuş, sadece deri renkleri, azcık da cümle kurma kalıpları farklı ama kelimeleri, kavramları, talepleri, zevkleri, ihtiyaçları, ihtiyaçlarını karşılama anlayışları, fikirleri, ahlakları aynı olan metropoliten bir yaratıktır. Schooling sürecinden geçmiş bu yaratık; hayata tutunacak tüm kadim birikimleri elinden alınmış, nesilden nesile sürdürüle gelen bütün doğruları yanlış ilan edilip birey hapishanesinde kimsesizleştirilmiştir. Kendilerine yapılanları herkese yapmaları görevi verilen University’ de üretilen modern monk’lardan kurdukları schoolteacher ordularını gönderip wololo ile tüm dünyada bütün insanlar modern skolâstik okullarda tılsımlanmıştır. Bilimsel bilgi denen üfürükler ile bilim adamı denen üfürükçülerce efsunlanan insanlar okullaşmayla eş zamanlı olarak tektiplileşmiş, insani çeşitliliği, kültürel çeşitliliğini kaybetmiştir.

Tornavida tutmaktan aciz, yumurta fabrikada üretilir sanan, toprağa dokunmaktan ürken, bitkiyi dahi tanımayan, egzoz kokusu dışında hiçbir kokuyu havadan koklamamış, egoist zevklerine malzeme edip boynuna tasma takıp fino köpeği yaparak hayvanlıktan çıkardığı, insanımsı canlının yalnızlaştırılmışlığına paydaş edilen köpeğimsi canlı dışında hayvan nedir bilmeyen… 

En verimli çağları A şıkkı B şıkkı işaretlemeyle geçen, başarı başarısızlık ölçütü üç beş çizgi atmaya endeksli, iki A şıkı dedin bir de B şıkkı demeliydin deyü sürekli başarısızsın diye ezikleştirilen, bir sürü bilgi kirliliği ile hayatı zindan edilen, sınav günü bir daha açmamak üzere kapayacağı kitapmışlarla hayatta bir yerde bir kez olsun karşısına çıkmayacak faydasız bilgiler, ispattan yoksun teorilerle ömrü çalınan yavrular… Sürdürülebilirliği kalmamış korkunç maliyeti toplumun sırtına yıkılan boşa zaman kaybetme kurumları Okullar… Cemadat, hayvanat, nebatattan bihaber, schooling teoriler çıktısı modern insan tipolojisi… Yığın. Kütle. Kitle.

… Ve schooling okullaşma süreci ile müreffeh bir yaşama ulaşacakları batıl inancına sorgusuz iman. Kitle psikolojisi… Milyarlarca insan bu süreçten geçtiği halde bir avuç elitist dışında hiç kimseye çıkmayan bu piyangoya ölüme kadar bir gün çıkar diye kendini kaptırmış modernizm bağımlılığı… Ölümü göstererek hastalığa razı ettikleri sorgusuz müzmin modernler…

Tanrılığa öykünenler eski “Yeni Bir Dünya” diye kurguladıkları New Atlantis’leri için tasarladığı Yeni İnsan’ı okullarda inşa etti.  Artık bu etten kemikten robotların bakım maliyetine ve scholing programlama bedeline katlanmamak isteyen modern akıl alternatif enerjilerle hareket eden yapay zekâ ile karar veren metal robotları yaratıp etten kemikten robotları yok etme planı peşindedir.

Schooling asimilasyonu sorgulamak eğitimi red değildir. 1971’de yayınlana Ivan Illich'in  "Okulsuz Toplum" kitabında belirttiği gibi Dünya da hiçbir yerde, hiçbir zaman, hiçbir fert eğitime karşı çıkmamıştır. Kendilerinin yaptığı mankurtlaştırmayı eğitim diye dayatıp kendi dışındaki hiçbir eğitsel, bilişsel faaliyeti, maarif modelini, talim metodunu, terbiye yöntemini kabul etmeyen modernizmdir. İki metre dil zerre miskali fikirden mücessem schooling çıktıları hariç hiçbir çağda, hiçbir coğrafyada, hiçbir kimse pratikten kopuk teoriden ibaret kurumsal okullaşmaya karşı çıkmayı eğitim karşıtlığı olarak addetmemiştir.

Alışılmış çaresizlikten çıkıp Schooling öğretimi sorgulamak, kadim tedrisat ve terbiyeyi anlamak uyanış şansımızdır.

Cidden Schooling yani; anaokulunda üniversiteye okullaşma nedir? Başka bir talim, terbiye, maarif modeli yok mudur?

Etimolojik, epistemolojik,  kronolojik, ideolojik açıdan nedir bu schooling?

Okul? Okullulaştırma?  Okullaşma?  Okullulaşma?



Bu yazı 1803 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI