Bugun...


Yüksel YENİ

facebook-paylas
KOMİNO FAŞİST ANAYASACILIK İSYAN ANAYASALARI
Tarih: 21-05-2024 01:55:00 Güncelleme: 21-05-2024 02:58:00


KOMİNO FAŞİST ANAYASACILIK

İSYAN ANAYASALARI

20 Haziran 2020’de ABD'nin başkenti Washington DC'de ırkçılık karşıtı göstericiler tarafından heykeli yıkılıp ateşe verilen Amerikalı Jakoben Mason General Albert Pike'ın  1871 yılında İtalyan Mason üstadı Giuseppe Mazzini'ye yazdığı mektup

"Illuminati”'nin Rusya'daki Çarların iktidarını devirmesine ve bu ülkeyi ateist Komünizmin kalesi haline getirmesine izin vermek için Birinci Dünya Savaşı çıkarılmalıdır.

İlluminati'nin İngiliz ve Germen imparatorlukları arasındaki ajanları (agentur ) aracılığıyla ortaya sürülen ayrıştırıcılıklar, bu savaşı kışkırtmak için kullanılacak. Savaşın sonunda diğer hükümetleri yok etmek ve dinleri zayıflatmak için Komünizm inşa edilecek ve kullanılacaktır.

Faşistler ile siyasi Siyonistler arasındaki farklardan yararlanılarak İkinci Dünya Savaşı kışkırtılmalıdır. Nazizm'in yok edilmesi ve siyasi Siyonizmin Filistin'de egemen bir İsrail devleti kuracak kadar güçlü olması için bu savaş sürdürülecektir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, Uluslararası Komünizmin, Hıristiyan âlemini dengeleyebilmesi için yeterince güçlü olması gerekir; bu durum, nihai toplumsal felaket için ona ihtiyaç duyacağımız zamana kadar dizginlenecek ve kontrol altında tutulacaktır.

Siyasi Siyonistler ile İslam dünyasının liderleri arasında "İlluminati" ajanlarının yarattığı ayrıştırmadan yararlanılarak Üçüncü Dünya Savaşı kışkırtılmalıdır. Savaş öyle bir şekilde yürütülmelidir ki, İslam (Müslüman Arap Dünyası) ve siyasi Siyonizm (İsrail Devleti) karşılıklı olarak birbirini yok ederken, bu konuda bir kez daha bölünmüş olan diğer milletler, fiziken, moralmen, ruhen ve ekonomik olarak… tamamen tükenene kadar mücadele etmek zorunda kalacaklar.

Nihilistler (doğruları çalınmış ortak değerleri yok edilmiş hiçlikçiler) ve ateistler, mutlak ateizmin etkisini, vahşetin ve en kanlı kargaşanın kökenini tüm dehşetiyle uluslara açıkça gösterecek korkunç bir toplumsal felaketi kışkırtacağız.

Sonra her yerde medeniyeti yok eden Dünyadaki devrimci azınlığa karşı, Hıristiyanlık konusunda hayal kırıklığına uğramış deist ruhlar o andan itibaren pusulasız ve yönsüz kalacak olan kalabalık kendilerini savunmak zorunda kalacak ve kendi vatandaşlarını yok edecekler.

Bir ideal için kaygılanan ama hayranlığını nereye sunacağını bilmeyen kişiler, işte o zaman kamuoyunun gözü önünde ortaya çıkan Lucifer'in saf öğretisi‘nin evrensel tezahürü sonucu herkes gerçek ışığı alacaktır. Bu tezahür, aynı anda hem fetih kazanmış gibi görünen içi boşaltılmış Hıristiyanlığın hem de ateizmin yok edilmesini takip edecek böylece eş zamanlı fetih ve imhamız ile genel gerici hareketin sonu gelecektir.

  1. Komüno-Faşist Anayasacılık Evresi

FRANSA’DA ANAYASACILIK

Fransa Anayasacılık sürecinde kurucu aklın neyi nasıl yapacağının modeli olması hasebiyle Anayasacılık hareketlerinin modeli olarak ariz ve amik incelenmesi gerekir. Fransa’da Anayasacılık süreci modernizm dininin iki itikadi mezhebi olan jakobenizm ve burjuvazinin modern mezhep savaşları olarak sürdürülmüştür.

 Jakobenizm; Kendi kabullerini toplumun genel kabullerinden daha değerli gören azgın azınlığın kendi kabullerini dikte yolu ile kitleye kabullendirmeyi amaç edinen bir anlayışyır. jakobenizm; Azgın azınlığın ezici çoğunluğa diktatöryasının adıdır.

Fransız Jakobenlerinin önderi olan Maximilien Robespierre’nin azınlığın ideolojisi olan modern paradigmayı ezici çoğunluğa nasıl kabul ettirecekleri ile ilgili yöntemi kendi ifadelerinden öğrenelim.

Bir politikacının kafasında doğabilecek en ölçüsüz düşünce, bir halkın başka bir halka kendi yasalarını ve anayasasını benimsetmek için, elinde silahla onun ülkesine girmenin yeterli olacağına inanmaktır. Kimse silahlı misyonerleri sevmez ve doğanın ve sağduyunun vereceği ilk fikir, bu kişileri düşmanlar olarak geri püskürtmek olacaktır.” (Jakobenler Kulübü'ndeki ilk konuşmasından - 2 Ocak 1789)

“Devrim devleti, özgürlüğün tiranlığa karşı despotizmidir.” (Ulusal Konvansiyon'da yaptığı konuşmadan - 5 Şubat 1794)

Yine bir jakoben olan Louis de Saint-Just  "Kimse suç işlemeden ülke yönetemez!" sözleri ile jakobenlerin iktidar anlayışlarını sergilemesi açısından dikkate şayandır.      

Bu ifadelerde açıkça görülüyor ki başka halkların ülkesine girerek kendi anayasa ve yasalarını o halka kabul ettirmek istiyorlar. Ancak bunun yöntemi silahlı istila değil, mankurtlaştırdıkları o coğrafyaların çocuklarını kendi ata dede değerleri ile yerleşik doğruları, doğrulama ölçütleri hâsılı ana yurtları ile kavga ettirerek olacaktır.

Nihai amaçları ise alenen belli ki bir despotizmdir.“Özgürlüğün tiranlığa despotizmi” paradoksu sadece mankurtlaştırılmışların peşine düşecekleri “özgürlük, eşitlik, kardeşlik”  slogan olabilir.

Anti parantez olarak geç dönem ulus devletçi PKK ve türevlerinin canlı bomba bağladığı bitirimlerin kapı komşusunun gittiği okulda körpecik çocukları havaya uçurmak için kendini parçalarken attığı “yaşasın halkların kardeşliği” sloganlarını hatırlatmak isterim.

Fransa da ilk isyan girişimi Bastila baskınıdır. Bu baskın sonrası toplanan ulusal meclis Fransız Yurttaş Hakları bildirisini ilan eder. Fransa da anayasacılık sürecinin ilk adımı olarak kabullenilen ve tüm modernistler tarafından bütün modern kurumlarda değişik süslemelerle takdis edilerek herkese ezberlettirilen bu metin esasen toplumsal maliyetlere daha fazla katlanması istenen burjuvazinin bu maliyetlere daha az bedelle katılıp daha çok çıkar elde etmesinden öte bir anlam taşımamaktadır. Kral yerine saltanatı biz sürdüreceğiz ifadesini manupledir.

Tüm Roma uygarlık havzasında olduğu gibi Fransa da zümreler halinde halk arasında kesin ve katı kast sınıfları benzeri bir ayrışmışlık bulunmaktaydı. (Estates-General)

Birinci zümre; Fransa'daki toprakların % 10'una sahip olmasına rağmen tüm mülkleri vergiden muaf olan yüz bin civarında Katolik ruhban kesiminden oluşuyordu.

İkinci Zümre; Feodal emsal ilkesi uyarınca vergilendirilmeyen 400 bin civarındaki soylular sınıfını oluşturan aristokratları kapsamaktaydı.

Üçüncü Zümre  ise Burjuvazinin de içinde yer aldığı 25 milyon nufusu kapsayan halk zümresiydi.

Fransız devrimine yön veren olaylar zinciri de Burjuvazi’nin Ruhban sınıfı ve Aristokrasi gibi ayrıcalık talebi ekseninde gelişen ve Burjuvazinin de vergiden kaçması ile tüm kamusal giderlerin finansmanını halka yüklenmesine karşı oluşan toplumsal öfke atmosferinde ortaya çıkmıştır.

Her zümrenin bir meclisi vardı. Halk zümresi ise sadece mülkü olanların oy kullanma hakkına sahip olduğu bir seçimle oluşturuluyordu. Parlemento denilen bu meclisler bir yasama organı değil etimolojik anlamıyla sadece konuşma hakkına sahipti.

Ayrıca Kralın atadığı Önemli Kişiler Meclisi ( Fransızca: Assemblée des notables )  Fransa Kralı tarafından danışmak üzere toplanan yüksek soylular, din adamları ve devlet görevlilerinden oluşan İngiliz lortlar kamerası benzeri bir seçkinler meclisi de bulunmaktaydı.

Amerika da güçlenen Masonik burjuva İngiliz sömürgelerine çökünce Fransa da bulunan Masonik burjuva da kendilerine vergi muafiyeti getirip halk kesimlerinden ayrışarak Ruhban ve aristokratlar ile eşit duruma getirme mücadelesini başlatarak eşitlik özgürlük kardeşlik sloganları ile esasen halktan ayrışıp seçkinlerle eşit kardeşler olma mücadelesi girmiştir.  2 Temmuz 1776 yayınlanan Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile 22 Ağustos 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi aynı masonlar tarafından kaleme alınmış ve aynı saikler ile aynı stratejik amaca yönelmiş olarak hazırlanmıştır. Bu iki bildirge de burjuvazinin korunması kollanması adına kaleme alınmıştır.

Üzerine insan derisi ile kaplıdır yazılan 1791 Fransız Anayasasının ilanı ile Anayasal Düzenlerin nasıl ve ne şekilde olacağına ait model ortaya konulmuştur. Bu gün dünya da meri olan tüm anayasalar adeta tek anayasa gibidir. Furuata ait farklar dışında şekil ve metin olarak bütün anayasalar bu metne uygun hazırlanmıştır. Hatta Fransa da değişen veya sil baştan yeniden yazılan anayasalar da bu ilk metne uygun hazırlanmıştır.

Adına milyonlarca insanın kanının akıtıldığı, 2 dünya savaşı ile bütün dünyanın kan ve gözyaşına bulandığı bu yenidünya düzeni, hala “modern doğruların egemen olması adına o pis krallıklardan kurtulmanın bedel istediği ve bu bedelinde verilmesini” değişik güzellemelerle süsleyip insanlığa sunulmaktadır.  Masonik akıl bu yeni dünya düzeninin kurucu aklının stratejik planlarının geliştirildiği İngiltere de hala iktidarda o pis kralın o tu kaka mutlakıyet rejiminin meri olduğunu soru olarak bile sordurmamaktadır. “İnsan derisi ile kaplı anayasacılık tüm dünya da varken İngiltere’de neden yok?” dedirtmemek adına binlerce mankurt tarafından milyonlarca tez, makale, kitap yazıp ansiklopediler hatta kütüphaneler dolusu bilgi kirliliği ile “yok yazılı anayasalarmış yazısız anayasalarmış nakaratlarıyla”  herkese ezberlettirdiklerini tekrar ettirerek saçma tezler ileri sürüp insanlığı saçma tezler ile güdedurmaktadırlar.  İngiltere de sürdürülen o düzen neden başka ülkelerde sürdürülemezmiş, gelişen özgürlük ve insan hakları kavramı ve iktidar erkini paylaşım yöntemleri neden başka ülkelerde kan ve gözyaşı olmadan doğal bir evrim ile gelişemezmiş sorusu, sorgusu bile belleklerden Yeni Dünya Düzeninin kurucuları ve yürütücüleri tarafından çalınmıştır.

Tüm kavramları tanımlayan alafranga akıl tarafından Avrupa kıtası dedirttirildiğimiz aslında hiçbir kıta tanımına uymayan Asya’nın en batısı, paganizmin hüküm sürdüğü bildiğimiz kabile beylikleridir. Bugünkü Avrupa denilen coğrafyada birbirinin akrabası olan 10’u bir birinin varisi 12 krallık mevcuttur. O demokrasinin beşiği, modern değerler daha doğru ifade ile değersizliklerin rahmi Alafranga Uygarlığın örnek modeli Fransa Cumhurbaşkanı Macron bildiğimiz aşiret ağasıdır.  Endülüs’ü yıkan Seyyid(king) Şarlman’ın oğlu Sofu (Pious) I. Louis'nin 819 yılında Urgel piskoposuna (Kilisede, fetva verme yetkisine sahip birkaç cemaatten oluşan başpapaz)  bağışladığı Andora Diarşiliği  Avrupa’nın en eski devletlerinden olup bu gün hala Urgel piskoposu ve Fransa devlet başkanı tarafından ortaklaşa yönetilmektedir.  President Emmanuel Macron  Andora Diarişliği Eş Prensidir.  Yani Laik Fransa’nın seküler Cumhurbaşkanı Teokratik Andora’nın fetva makamı olan bir sofidir (bishop).  Sofi Macron eş başkan olarak bir Avrupa devleti Demonyimlerinden Andora’da fetva makamıdır. Laikliğin beşiği falan diyorlar ya!  Andora Diarişliği’nde posta oturan Şeyh  Emmanuel Macron kendisine intisaplı 81.588 müridi ile rabıtayı hala kesmemiştir.

Avrupa da kral (king) dedikleri de etimolojik anlamıyla bizim seyyid dediğimiz kişilerdir. Hz peygambere uzayasıya seçkin bir soydan geldiğine inandıklarımıza biz Seyyid diyoruz. Batılılar da İsa'nın çocuğuyla Kudüs'ten kaçıp Fransa'ya gittiğini iddia ettikleri Magdalalı Meryem'in soyundan gelen Merivech adlı yarı efsanevi bir kişiliğin ehli beyti saydıkları Merovenj kabilesine soyu çıkanlara Seyyid (king) yani kral derler. Seçilmiş soydan geldiğine inanırlar.

Avrupa tarihi;  Germen soyundan gelen orman halkı anlamındaki Vizgotların bir boyu olan Habsburglar ve Romanovlar ile Vandalların bir kabilesi olan Frenk boyundan gelen Bourbon ve Hannover Kabileleri arasındaki birbirlerinin topraklarına çökme, aşiretlerin topraklarına el koyup ağalıkları ele geçirme, obalar yöneten oymak şef (Dük)’lerini kendilerine bağlama mücadelesidir. Bu el koyma mücadelesinde diğerleri bir biri ile boğuşurken, Kutsal Roma İmparatorluğu namlı Habsburg Kabilesi daha zevkli bir yol seçmiş " Bella gerant (gerunt) alii tu felix austria nube. Nam quae mars aliis, dat tibi regna venus " Bırak diğerleri savaşları sürdürsün, sen mutlu ol Avusturya, çünkü evleneceksin. Başkalarına mars’ın verdiğini sana kraliçe Venüs verir” deyişini kabilenin sloganı… ne sloganı? stratejik fetih planı haline getirmiştir. 100 yıl savaşları, 30 yıl savaşları gibi onlarca farklı veraset savaşları ile bir kabile diğerinden bir kız alır çeyiz olarak mülküne çöker. Bir kabile diğerine bir kız verir kabile eniştenin tüm memleketine hakim olur. İşte bu Avrupa Tarihidir.

Modern öncesi Vandalist ve Vizgotist mezkûr kabileler kendi örflerini Katoliklik ve Ortodoksluk olarak din edindiler. İsa (as)’ın pak dinine Antik Roma’nın  örfünü giydirerek tüm putlarını ikona evirdiler.  Kabileler arası taht kapma ve posta çökme kavgalarının bir yansıması olarak ortaya çıkan Protestanlık ve Angilikanlık ta köklerini antik Mısır’a (firavunlara) dayandıran Anglo-Sakson, Germen kabilelerinin örflerini din edinmesidir.  Modernizm de bu kök kültürde bu örfi iklimde doğmuştur.  

Protestan ve Anglikan kabilelere yamanarak yeni bir dünya tezi ile ortaya çıkan modernizm dininin burjuva ve jakoben itikadi mezhepleri arasındaki ayrışma beklide bir tez ve antitez çatışması olarak planlandıktan sonra artık amelde mezhepler kurulup modernizm dininin mezhep savaşları devreye sokuldu. Modernizm dininin ameli mezhebi olan Kominizm, Faşizm ve Siyonizm jakobenist karakteristiği ile şekillenirken, Liberalizm ise burjuvazi itikadı mezhebine bağlı ameli mezhep olmuştur.

1789 Fransız Devrimi ile başlayıp 7 Kasım 1917 Bolşevik Devrimine kadar tüm dünyayı saran bir isyan hareketi ardından imparatorluklar çökertilmiş ve ulus devletlere geçilerek anayasal düzenler kurulmuştur. 1. Dünya savaşı ile Yeni Dünya Düzeni temelleri atılmıştır.

Köleliğin kaldırılmasıyla eski kölelerin yaptığı işleri daha ucuz maliyete özgür(!) personeline yaptıran burjuvazi yeni kölecilik anlayışı kapsamında emekçi sınıfı parya konumuna getirmiş, köleden daha kötü koşullarda yaşamasına sebebiyet vermiştir. Ortaya çıkan bu yeni huzursuzluğa karşı doğan öfkeyi,  isyan çalma ve tepkileri kendi lehine çevirmede mahir olan yen dünyacılar bu kez Karl Marx önderliğinde proletarya diktatörlüğü talebiyle yeni isyan hareketleri örgütlemiştir. Karl Marx ve Friedrich Engels’in ifadesi ile Lümpen yani sınıf bilinci olmayan proletarya kışkırtılacak ve demokrasi özgürlük şarkıları yerini diktatörlüğe bırakacaktır. Öte yandan tez ve anti tez savaştırıp istedikleri sentezi gerçekleştiren küresel oyun kurucular Komünizmin sınıfçı duruşu karşısına Faşizm ideolojisinin etnisiteci duruşunu dizayn ederek burjuvanın çıkarlarına hizmet edecek bir küresel düzen oluşturmak için sürekli kaos ve kontrol edilebilir çatışmaları örgütlemiştir. Tüm imparatorlukları dağıtıp çökertecek isyan hareketleri başlamıştır.

Filiki Eterya kesmeyince "Megali İdea" havasına giren Rumcu Yunan isyanı ile başlayıp Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Makedonya, Romanya, Slovakya, Ukrayna, Moldova,  Arnavutluk, Arap BAAS partisi öncülüğündeki Arapçılar ve en son 3 Mart 1924’te Osmanlıdan kopan Türk BAAS karakteristiğindeki Türkçü komüno-faşist isyancılar ile Devleti Âl-i Osman’da tarihten silinmiştir. Geç dönem ulus devletçi Jön Kürt hareketi öncülüğünde Kürt BAAS partisi PKK bile komünü-faşist karakteristikte antik değerlerin müzesi gibi bu gün yüz yıl öncesinin nostaljisini yaşamaktadır.

8 Kasım 1917 Vladimir Lenin öncülüğünde Rusya çarlığı yıkılıp ateist ve Komünist bir iktidar Rusya’da 31 Ekim 1922 Benito Mussolini'nin italya'da 2 Ağustos 1934 Adolf Hitler ile Almanya da Faşistlerin iktidara getirilmesi ile 2. Dünya savaşı için şartlar hazırlanmıştır. General Albert Pike tarafından yazılan girişte yer alan mektupta da belirtildiği gibi artık küresel üst akıl stratejik amaçlarına ulaşmıştır.

2. Dünya savaşı ile birlikte 19 Haziran 1945 Mao Zedong’ un Çin komünist partisi adına Çin Milliyetçilerinin Kuomintang partisine galip gelip iktidara gelmesi ile tüm dünyada anayasal düzene geçilmiş, İngiltere hariç Anayasası olmayan hiçbir devlet kalmamıştır. Artık çift kutuplu bir dünya doğmuş Varşova Paktı ve NATO olmak üzerek küresel ölçekte tezler ve anti tezler oluşturulmuştur.  Bu iki kutuplu dünya da komünizm sadece kapitalistlere ucuz iş gücü oluşturmuş kapitalizm ve komünizm çatışması ile halklar oyalanırken hep karlı çıkanlar burjuvazi olmuştur.

Anayasacılık hareketlerini gizli ve gizemli örgüt olan masonların bir stratejik planı olduğu vurgumu aşırı bulanlara komünist  Karl Marx  başta olmak üzere Lenin ve arkadaşları Troçki,Rikof,Kamenef hatta Mao Zedung  gibi ihtilalcıların mason olduğunu ve tam zıt kutup olarak tezgahlanan faşizmin öncüleri Benito Mussolini ve Adolf Hitler’in de mason olduğunu belirterek mason vurgusunu  artık ön plana çıkarmadan Anayasalardaki evrim süreçlerini incelemeye geçebiliriz.



Bu yazı 5181 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI