Fıkıh Merkezli Dijital Finans:
Şahsiyet, Akit ve Özgürlük Ekseninde
İslam İktisadı Fintek Fıkhı
https://x.com/uspumorg/status/2002042925153448219
Bu çalışma, fıkhı modern ulus-devletin tekil yasa formuna indirgenmiş bir ‘hukuk’ olarak değil; insanın ahlâkî ve iktisadî hayatını akit, emanet ve adalet ilkeleriyle düzenleyen bir şahsiyet inşa disiplini olarak ele alır. 1Bu nedenle makale, ‘İslami finans’ literatüründeki ürün odaklı yaklaşımın ötesine geçerek, fintek tasarımını doğrudan usûl mantığıyla (kaynak–çıkarım–kaide–uygulama) ilişkilendirmeyi hedefler. 2Okuyucudan beklenti şudur: Metin, ‘hangi ürün helâldir/haramdır’ sorusunu dışlamadan; daha temel bir soruya odaklanır: ‘Finansal mimari, insanın özgürleşmesine mi yoksa araçsallaşmasına mı hizmet ediyor?’
Aşağıdaki maddeler, “Bu makale neyi iddia eder, neyi iddia etmez?” baştan belirtmektedir.
Bu metnin iddia etmedikleri:
Bu makale, modern finansal mimarinin sözleşme zincirleri, bilgi asimetrisi, borç-temelli para üretimi ve tüzel kişi merkezli sorumluluk rejimi üzerinden ürettiği epistemik krizi tartışır; buna karşılık fıkhı, insanı sorumluluk öznesi kılan bir akit ve emanet ontolojisi olarak yeniden konumlandırmayı önerir. Çalışma; Kur’ân ve Sünnet’te akit, emanet, adalet ve belirsizliğin sınırlandırılması ilkelerini; klasik usûl literatürünün metodoloji zincirini; ve modern iktisat-finans literatüründeki bilgi asimetrisi, sistemik risk ve sözleşme adaleti tartışmalarını birlikte okur. Son bölümde GTİP tabanlı mal temsili, selem ve dijital süftece gibi modellerin, açıklanabilirlik ve denetim izi (audit trail) ile birleştirildiğinde fıkıh-temelli bir fintek mimarisine dönüştürülebileceği savunulur.
Fıkıh, Fintek, Akit, Şahsiyet, Garar, Riba, Kabz, Fiat Para, Sözleşme Etiği, Şeriat Yönetişimi, Denetim İzi, Çok Fıkıhlı Motor
Kur’ân’ın akitler ahlâkına ilişkin temel çağrısı, finansal ilişkilerin meşruiyet ölçütlerini de belirler:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَوْفُوا بِالْعُقُودِ
“Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.” (Mâide 5/1)3
Bu ayet, fıkhî düşüncede akdi yalnızca hukuki bir form değil, sorumluluğu taşıyan bir ilişki olarak konumlandırır. Fintek ise tam da bu ilişkinin, dijital platformlar üzerinden ölçeklendiği, otomasyona bağlandığı ve çoğu zaman ‘görünmez’ hâle getirildiği bir çağın adıdır. Eğer sözleşmelerin dili, algoritmaların diliyle birleşiyorsa; fıkhın akit etiği, fintek tasarımının merkezine taşınmak zorundadır.
Bu makalede ileri sürülen temel iddia şudur: Modern finans, sözleşmeyi çoğu kez güç asimetrilerinin taşıyıcısı hâline getirirken; fıkıh, sözleşmeyi özgürlüğün kurucu araçlarından biri olarak inşa eder. Bunun teknik sonucu, fintek mimarisinde ‘rıza üretimi’, ‘bilgi simetrisi’, ‘mülkiyet/kabz ispatı’ ve ‘denetim izi’ gibi modüllerin zorunlu hâle gelmesidir. 4Bu iddia, fıkhı teknolojiye ‘etiket’ olarak yapıştıran yaklaşımlardan ayrılır: Amaç, fintek tasarımını usûl mantığıyla konuşturmaktır.
Çalışma, disiplinlerarası bir okuma ile üç katmanlı bir yöntem izler: (i) Kur’ân ve Sünnet’ten normatif ilke çıkarımı; (ii) usûl-i fıkıh literatüründen metodoloji ve kavramsal araçlar; (iii) modern finans literatüründen bilgi asimetrisi, sözleşme adaleti ve sistemik risk tartışmaları. Bu üç katman, ‘ilke–tasarım–kurumsallaşma’ çizgisinde birbirine bağlanır.
Usûl-i fıkhın tanımı ve kapsamına ilişkin temel çerçeve için Kamali’nin ders kitabı formatındaki çalışması referans alınmıştır. 5Modern literatürde ise bilgi asimetrisi ve banka kırılganlığı modelleri, fintek tasarımlarında şeffaflık ve teminat/mülkiyet izlerinin neden kritik olduğunu göstermek üzere kullanılır. 62007–2009 küresel finans krizinin resmî muhasebesi olarak FCIC raporu, sözleşme zincirleri ve risk fiyatlaması hatalarının toplumsal maliyetini somutlaştırmak için kullanılmıştır. 7
Finans literatüründe sözleşme, çoğu zaman riskin fiyatlanması ve transferi için bir ‘araç’ olarak ele alınır. Fıkıh literatüründe ise sözleşme, mülkiyetin, sorumluluğun ve güvenin toplumsal olarak kurulmasının temel aracıdır. Bu farklılık, aynı kelimeleri kullanan iki epistemolojinin farklı gerçeklikler kurmasına yol açar.
Modern iktisadın standart çerçevesinde piyasa, yeterli bilgi ve rasyonel aktör varsayımıyla işlediğinde etkin sonuçlar üretir. Ancak finansal ürünlerin karmaşıklığı, ürün kalitesi ve risk profili hakkında bilgiyi çoğunlukla üretici tarafta yoğunlaştırır. Bu durum, piyasanın kendiliğinden ‘şeffaflaşacağı’ varsayımını zayıflatır.
Akerlof’un klasik ‘limonlar’ analizi, kalite belirsizliği koşullarında piyasanın kötü kaliteye doğru kayabileceğini (adverse selection) gösterir. Fintek çağında bu, “akıllı sözleşme” gibi teknik terimlerle pazarlanan ürünlerin, kullanıcı açısından anlaşılır olmaması durumunda benzer bir seçim tersliğine yol açabileceği anlamına gelir.
Benzer biçimde Diamond–Dybvig modeli, likidite vaadi ile varlıkların fiilî likidite yapısı arasındaki uyumsuzluğun, ‘koşullu panik’ dengesine yol açabileceğini gösterir. Dijital varlık borsaları, saklama (custody) hizmetleri ve ‘anında çekim’ vaadi veren platformlar açısından bu tespit tasarım düzeyinde önemlidir.
2007–2009 krizi ise, riskin ‘matematiksel’ olarak dağıtıldığı varsayımının, teminat zincirleri ve kaldıraç üzerinden nasıl kitlesel bir kırılganlığa dönüştüğünü göstermiştir. FCIC raporu, krizi tek bir nedene indirmeden, düzenleme zafiyeti, risk fiyatlaması hataları ve kredi balonu gibi birden fazla ‘esas sebep’ üzerinden açıklamaya çalışır.
Fıkıh literatürü ise bu tabloda iki tür katkı sunar: (i) belirsizlik, aldatma, ribâ ve haksız kazanç gibi normatif filtreler; (ii) sözleşmenin ‘rıza ve sorumluluk’ üzerinden kurulmasını sağlayan usûl mantığı. Fintek’in başarısı, bu iki katkıyı kod ve kurum düzeyinde görünür kılabilmesine bağlıdır.
Bu bölümde özetlenen modern literatür dayanakları için bkz. Akerlof (1970) 8ve Diamond–Dybvig (1983). 9Kriz muhasebesi için FCIC raporu. 10
Fıkhın merkezî kavramı, yalnızca ‘hüküm’ değildir; hükmün muhatabı olan şahsiyetin inşasıdır. Modern finans ise çoğu zaman muhatabı ‘hesap’ veya ‘portföy’ olarak görür. Şahsiyet, hem ahlâkî niyeti hem de iktisadî eylemi taşıyan bir özne olduğu için; fıkıh, finansal ilişkilerin tasarımında insanı görünür kılar.
Sorumluluk ve emanet fikri, sözleşmelerin en derin normatif temelidir:
إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَىٰ أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ
“Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisâ 4/58)11
Bu ayet, sözleşmenin yalnız taraflar arası bir ‘çıkar dengesi’ değil; emanetin doğru elde tutulması ve adaletin tesis edilmesi olarak görülmesini gerektirir. Modern fintek tasarımlarında bu, saklama hizmetlerinin (custody) ‘emanet’ mantığıyla kurulması, kullanıcı varlıklarının ayrıştırılması, rezerv ve teminat ispatı gibi pratiklere dönüşür.
Ribâ yasağı, İslâm iktisad düşüncesinde finansal mimarinin sınır çizgisidir. Modern sistemde ise kredi yaratımı ve faiz, paranın üretim mekanizmasının bir parçası olarak kurumsallaşmıştır. Bu nedenle ribâ tartışması yalnız ‘faiz oranı’ tartışması değildir; paranın ontolojisine ilişkin bir tartışmadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَذَرُوا مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
“Ey iman edenler! Eğer müminlerseniz Allah’tan sakının ve ribadan kalan (muhasebedeki bakiye) şeyi bırakın.” (Bakara 2/278)12
Klasik fıkıh literatüründe ribâ, genel olarak ‘borç ilişkisi üzerinden garantili fazlalık’ ve ‘sarf işlemlerinde fazlalık veya vadeye bağlama’ şeklinde iki ana alanda tartışılır. Bu ayrım, modern ürünlerde ücret, gecikme cezası, kur farkı, rant ve finansman maliyeti gibi bileşenleri ayrıştırmayı zorunlu kılar. Sipekülatif edinim karşılıksız tek taraflı artırım ribadır. Çift taraflı artış kalkınmadır. Refah düzeyinin artmasıdır. Riba kalkınmanın zıddıdır. Kalkınmada frendir.
Borç-odaklı paranın yaygınlaştığı sistemlerde, teminat zincirleri ve faiz-odaklı fiyatlama, gerçek ekonomik üretim ile finansal getiriyi birbirinden koparır. Bu kopuş, hem dağıtım adaleti hem de sistemik kırılganlık açısından risk üretir. Fıkıh, ‘mülkiyet’ ve ‘risk üstlenme’ (daman) ilkeleriyle bu kopuşu sınırlamayı amaçlar.
Bu bağlamda fintek tasarımının hedefi, ‘faizsiz bir etiket’ değil; riskin, mülkiyetin ve teslimin açık olduğu, gerçek ekonomiye bağlı bir değer aktarım protokolü kurmak olmalıdır.
Fintek ürünlerinde çoğu zaman ‘hizmet bedeli’ ile ‘finansman getirisi’ aynı akış içinde paketlenir. Fıkhî tasarım açısından bu, bileşenlerin ayrıştırılmasını; hizmetin gerçekten sunulup sunulmadığının denetlenmesini; ve gecikme/müeyyide kurgularının ribâ doğurmayacak şekilde tasarlanmasını gerektirir.
Garar yasağı, fıkhın belirsizliğe karşı geliştirdiği sözleşme güvenliği mekanizmasıdır. Modern finans literatüründeki bilgi asimetrisi ve ürün karmaşıklığı sorunlarıyla doğrudan temas eder. Garar, her belirsizliği değil; taraflardan birinin makul öngörüsünü ortadan kaldıran, aldatma veya ihtilafa yol açan belirsizliği hedef alır.
Bu yaklaşım, fintek ürün tasarımında ‘risk beyanı’ ve ‘anlaşılırlık’ standartlarını normatif zorunluluk hâline getirir. Akerlof’un seçilim tersliği analizi, bu normatif zorunluluğun iktisadî gerekçesini de gösterir. 13
Garar riskini azaltmak için fintek ürünlerinde uygulanabilecek pratik kontroller şunlardır: (i) ürünün konusu ve getiri mekanizmasının sadeleştirilmesi; (ii) maliyet bileşenlerinin ayrıştırılarak açıkça beyanı; (iii) teminatın niteliği ve değerleme yönteminin standartlaştırılması; (iv) algoritmik kararların açıklanabilirliği; (v) kullanıcıya iptal/fesih ve itiraz kanallarının etkin biçimde sunulması. Bu kontroller, ‘rıza’nın bilgiye dayalı olması ilkesini teknik bir protokole dönüştürür.
Platform ekonomisi, sözleşmeleri ölçeklendirirken rızayı ‘müzakere’ olmaktan çıkarıp ‘kabul kutucuğu’na indirgeme eğilimindedir. Bu durum, sözleşme özgürlüğünün fiilî sınırlarını gündeme getirir. Fıkhî açıdan rıza, yalnız beyan değil; aldatmadan arınmış bilgi ve irade serbestisiyle anlamlıdır.
Kessler’in ‘contracts of adhesion’ yaklaşımı, standart-form sözleşmelerin ekonomik zorunlulukla birleşerek rızayı biçimsel hâle getirebileceğini vurgular. 14Bu tespit, fintek sözleşmelerinin “etik tasarım” gündemiyle doğrudan ilişkilidir: anlaşılırlık, seçeneklendirme, çıkış hakkı ve şeffaf ücret yapısı birer tasarım gereğidir.
Fintek sözleşmelerinde asgari ‘rıza standardı’ önerisi: (1) Ürün riskleri için kısa, anlaşılır özet; (2) ücret ve kesintilerin tam dökümü; (3) çekim/iptal koşullarının görünür olması; (4) algoritmik kararların gerekçelendirilmesi; (5) anlaşmazlık çözümü mekanizması; (6) veri kullanımı için katmanlı izin (granular consent). Bu standartlar, fıkhî rızayı teknik arayüz tasarımına tercüme eder.
Modern finans, riskin dağıtıldığı ve böylece sistemin istikrarlı hâle geldiği iddiasıyla büyümüştür. Ancak kriz tecrübesi, riskin dağıtılmasının aynı zamanda riskin görünmezleşmesine ve teminat zincirleri üzerinden ‘ortak kırılganlık’ üretilmesine yol açabildiğini göstermiştir.
FCIC raporu, krizi on temel sebep üzerinden açıklarken; kredi balonu, riskin yanlış fiyatlanması ve düzenleme/denetim zafiyetleri gibi dinamikleri birlikte tartışır. 15Bu rapor, fintek düzenlemelerinde ‘şeffaflık’ ve ‘denetim izi’ ihtiyacına güçlü bir kamu belgesi dayanağı sunar.
Fintek alanında benzer bir sistemik risk mekanizması şu şekilde oluşabilir: (i) kullanıcı varlıklarının platform bilançolarına karışması; (ii) teminat değerlemesinin tek bir veri kaynağına (oracle) bağımlı olması; (iii) kısa vadeli likidite vaadinin, uzun vadeli ve düşük likiditeli varlıklarla desteklenmesi; (iv) zincirleme rehin/rehin üstüne rehin (rehypothecation) pratikleri; (v) ani güven kaybıyla toplu çekim talebi. Bu mekanizma, ‘bank run’ mantığının dijital alandaki karşılığıdır.
Banka kırılganlığına dair modelin klasik sunumu için Diamond–Dybvig’e bakınız. 16
Usûl-i fıkıh, normatif üretimi keyfilikten kurtaran bir metodoloji olarak okunabilir. Fintek bağlamında bu, ‘kural motoru’ yaklaşımıyla teknik bir karşılık bulur: belirli bir işlem tipinin hangi şartlarda meşru, hangi şartlarda sakıncalı olduğunu belirleyen parametre setleri.
Usûl’ün tanımı ve fiqh–usûl ilişkisinin ayrıştırılması için bkz. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence, 11–12. 17Bu ayrım, fintek sistemlerinde kural üretiminin gerekçesini (justification) görünür kılar.
Önerilen “çok-fıkıhlı akit motoru” yaklaşımında sistem; (a) işlem tipini tanımlar (satım, selem, icâre, sarf, karz, havale vb.), (b) işlem tipine özgü zorunlu alanları ister (konu, bedel, teslim, vade, taraf yetkisi), (c) mezhebe göre değişen parametreleri seçilebilir kılar (ör. kabz tanımı, dayn satışı sınırları, cezai şart yaklaşımı), (d) denetim izi üretir (hangi parametreyle hangi hüküm doğdu), (e) itiraz/insan denetimi (human-in-the-loop) kanalı sağlar. Böylece fıkhî çoğulluk, ‘yasa dayatması’ olmadan teknik seçenek setine dönüşür.
GTİP kodları, malın türünü uluslararası bir sınıflandırma içinde tanımladığı için; mal temsilli dijital varlıkların sınıflandırılmasında ortak bir dil sağlayabilir. Ancak GTİP tek başına mülkiyet değildir. Mülkiyet, teslim ve tasarruf yetkisiyle anlam kazanır.
Bu nedenle GTİP-temelli tokenizasyon tasarımında dört katman önerilir: (1) Sınıflandırma katmanı (GTİP + ürün özellikleri); (2) Mülkiyet katmanı (mülkiyet belgesi/rehin/teminat); (3) Kabz katmanı (depo makbuzu, lojistik doğrulama, sigorta); (4) Piyasa katmanı (ikincil piyasa kuralları, fiyat keşfi, likidite sınırları).
Fıkhî risk analizi: Token aynı mı temsil ediyor, yoksa alacak hakkını mı? Eğer token ‘dayn’ı temsil ediyorsa, ikincil satış tartışmaları doğar. Eğer token ‘ayn’ı temsil ediyorsa, kabz ispatı ve varlığın gerçekten mevcut olması gerekir. Bu nedenle “proof-of-reserve” yalnız teknik bir denetim değil; fıkhî meşruiyetin parçasıdır. Ayrıca fiyatlama mekanizması, kullanıcıya şeffaf biçimde sunulmalı; teminat değerlemesi tek bir kapalı modele bırakılmamalıdır.
Selem akdi, üretimi henüz tamamlanmamış standartlaştırılabilir malların peşin bedelle satın alınmasıdır. Selem, üreticiye finansman sağlar; alıcıya gelecekte teslim hakkı verir. Ancak selemde şartlar (nitelik, miktar, teslim zamanı ve yeri) tam belirgin olmalıdır; aksi hâlde garar riski artar.
Selem-fintek entegrasyonu için protokol önerisi: (i) Ürün standartları (grade/spec) zorunlu alanlar; (ii) teslim yeri ve zamanı için akıllı takvim; (iii) üçüncü taraf doğrulama (hasat/üretim raporu, depo kabul belgesi); (iv) temerrüt senaryoları (bedel iadesi, alternatif teslim, sigorta/tekâfül); (v) token yaşam döngüsü (ihraç→devredilebilirlik koşulları→teslimde itfa). Bu protokol, selem akdini ‘belirsiz vadeli vaat’ olmaktan çıkarıp denetlenebilir bir üretim-finansman sözleşmesine dönüştürür.
Süftece, klasik literatürde uzak mesafede ödeme transferini kolaylaştıran bir araçtır. Dijital süftece modeli, günümüzde sınır-aşırı ödeme altyapılarında uygulanabilir. Ancak riba ve kur riskinin yönetimi, para-parayla işlemlerde fıkhî hassasiyetler doğurur.
Dijital süftece tasarım ilkeleri: (i) Ücretin hizmet bedeli olarak açık ayrıştırılması; (ii) kur dönüşümünün spot sarf koşullarında yapılması; (iii) gecikme/müeyyide mekanizmalarının ribâ üretmeyecek şekilde kurgulanması; (iv) işlem izlerinin değiştirilemez kaydı; (v) uyuşmazlık çözümü için delil üretimi (log, imza, zaman damgası). Böylece ödeme altyapısı, ‘gizli maliyet’ ve ‘ceza’ üzerinden kurgulanan modern pratiklerden ayrışır.
Şeriat uyumu, fintek bağlamında yalnız ‘ürün fetvası’ ile sağlanamaz. Uyum; süreç, veri, model ve kurum düzeyinde birlikte işletilmelidir. Bu nedenle ‘şeriat yönetişimi’ başlığı altında, hem fıkhî hem de teknik denetim izlerinin standardizasyonu gerekir.
Şeriat yönetişimi bileşenlerine ilişkin politika literatürü, AAOIFI/IFSB gibi kurumlara atıfla, şeriat danışma kurulları ve denetim yapılarını özetler. 18
Fintek için önerilen şeriat uyum mimarisi: (1) Kural motoru katmanı (mezhep parametre setleri, istisnalar); (2) Veri katmanı (varlık kayıtları, kabz delilleri, rezerv ispatı); (3) İşlem katmanı (akıllı sözleşme kuralları, limitler); (4) Denetim izi katmanı (log, imza, karar gerekçesi); (5) Gözden geçirme katmanı (Şeriat kurulu, iç denetim, bağımsız denetim); (6) Kullanıcı katmanı (anlaşılırlık, rıza, itiraz). Bu mimari, uyumu ‘sonradan eklenen’ bir onay olmaktan çıkarıp sistemin içine gömer.
Bu yaklaşımın başlıca sınırı, fıkhî ilkelerin bağlam duyarlılığıdır. Aynı işlem, farklı piyasa ve mevzuat ortamlarında farklı riskler üretebilir. Ayrıca tokenizasyon, saklama (custody), oracle güvenliği, KYC/AML gereklilikleri ve sınır-aşırı uyuşmazlık çözümü; fıkhî ilkelerle teknik gereklilikleri aynı modelde buluşturmayı zorlaştırır. Bu nedenle ‘ilke düzeyi sabit, uygulama düzeyi bağlama uyarlı’ bir tasarım stratejisi izlenmelidir.
Bu bağlam duyarlılığı, usûl literatüründe genel ilkelerin ayrıntılarının ictihad ve uygulama ile tamamlanması çerçevesinde ele alınır. 19
Fıkıh, modern finansın ürettiği epistemik kırılmaya karşı yalnız ‘yasaklar’ listesi değil; şahsiyet, emanet, adalet ve akit merkezli bir tasarım mantığı sunar. Fintek ise bu mantıkla birleştiğinde; açıklanabilir, izlenebilir, gerçek ekonomiye bağlı ve rıza üretimini ciddiye alan alternatif finans protokolleri üretebilir. Bu makale, çok-fıkıhlı parametreleştirme ve denetim izi standardizasyonu üzerinden, fıkhî çoğulluğu ‘yasa dayatması’ olmadan teknik seçenek setine dönüştüren bir mimari önerir.
FINTEK FIKHI, fıkhı nostaljik bir referans olmaktan çıkarıp, dijital çağın finansal adalet arayışına cevap verebilecek canlı bir “sistem kurma dili” haline getirmeyi hedefler. Bu dil, insanı tüzel kişiliklerin çıkarına feda eden mevcut düzene karşı, şahsiyet, akit ve delil üzerine inşa edilmiş şeffaf, denetlenebilir ve adil bir ekonomi mimarisi önerir.
Makalenin önerdiği model, sadece “İslami fintech” ürünleri geliştirmenin ötesinde, finansın ontolojik ve etik temellerini yeniden düşünmeye davet eder. Bu, bir “kural kitabı” değil, insanın Allah’a kullukla özgürleştiği bir şahsiyet inşasını dijital altyapılara taşıma çabasıdır. Fıkıh, bu anlamda, sadece geçmişin hükümleri değil, dijital çağın adalet ve özgürlük arayışının da gelecekteki dilidir.
Makalede zikredilenler disiplinler arası ve çok katmanlı bir yaklaşımla Fakih-Finas Uzmanı-Mutasavvıf-Yapay Zeka Sistem Mühendisiliği disiplinlerinin birlikte modelleyeceği dününü kaybetmemiş bir yarın tasavvurudur. Köksüz değil köklü bir gelecektir.
1. Ana çerçeve ve problem tanımı, FİNTEK EPİSTEMOLOJİSİ
2. M. H. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence (Cambridge: Islamic Texts Society, 1991), 11–12 (usûl-i fıkhın tanımı ve kapsamı).
3. Kur’ân, el-Mâide 5/1. Meâl: Diyanet İşleri Başkanlığı.
4. M. H. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence, 36–37 (Kur’ân’ın genel ilkeleri ve Sünnet’in açıklayıcı rolü).
5. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence, 11–12.
6. George A. Akerlof, “The Market for ‘Lemons’: Quality Uncertainty and the Market Mechanism,” The Quarterly Journal of Economics 84, no. 3 (1970): 488–500; Douglas W. Diamond and Philip H. Dybvig, “Bank Runs, Deposit Insurance, and Liquidity,” Journal of Political Economy 91, no. 3 (1983): 401–419.
7. Financial Crisis Inquiry Commission, The Financial Crisis Inquiry Report: Final Report of the National Commission on the Causes of the Financial and Economic Crisis in the United States (Washington, DC: U.S. Government Printing Office, 2011), xiii–xx; “The Ten Essential Causes” bölümü, 417–446 (PDF).
8. Akerlof, “Market for ‘Lemons’,” 488–500.
9. Diamond ve Dybvig, “Bank Runs, Deposit Insurance, and Liquidity,” 401–419.
10. FCIC, Financial Crisis Inquiry Report, xiii–xx; 417–446.
11. Kur’ân, en-Nisâ 4/58. Meâl: DİB.
12. Kur’ân, el-Bakara 2/278. Meâl: DİB.
13. Akerlof, “Market for ‘Lemons’,” 488–500.
14. Friedrich Kessler, “Contracts of Adhesion—Some Thoughts About Freedom of Contract,” Columbia Law Review 43 (1943): 629–632.
15. FCIC, Financial Crisis Inquiry Report, 417–446 (özellikle “The Ten Essential Causes”).
16. Diamond ve Dybvig, “Bank Runs, Deposit Insurance, and Liquidity,” 401–419.
17. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence, 11–12.
18. R. Malik, “Shari'ah Governance Framework and AAOIFI,” COMCEC (2020), 1–10 (PDF).
19. Kamali, Principles of Islamic Jurisprudence, 36–37.
20. https://x.com/uspumorg/status/2002042925153448219
Akerlof, George A. “The Market for ‘Lemons’: Quality Uncertainty and the Market Mechanism.” The Quarterly Journal of Economics 84, no. 3 (1970): 488–500.
Diamond, Douglas W., and Philip H. Dybvig. “Bank Runs, Deposit Insurance, and Liquidity.” Journal of Political Economy 91, no. 3 (1983): 401–419.
Financial Crisis Inquiry Commission. The Financial Crisis Inquiry Report: Final Report of the National Commission on the Causes of the Financial and Economic Crisis in the United States. Washington, DC: U.S. Government Printing Office, 2011.
Kamali, Mohammad Hashim. Principles of Islamic Jurisprudence. Cambridge: Islamic Texts Society, 1991.
Kessler, Friedrich. “Contracts of Adhesion—Some Thoughts About Freedom of Contract.” Columbia Law Review 43 (1943): 629–666.
Kur’ân-ı Kerîm. (Ayet referansları: Mâide 5/1; Nisâ 4/58; Bakara 2/278).