“Amerikalı moleküler biyolog Dean Hamer, bundan 10 yıl kadar önce de oldukça iddialı bir çıkış yapmış bir isim. 1993 yılındaki bir çalışmasında erkeklerin X kromozomundaki bir bölgenin eşcinselliğe neden olduğunu ileri sürmüş ve bu “buluşu” medya tarafından göklere çıkarılmıştı. Ancak aynı kromozom üzerinde çalışan diğer bilim adamları, Hamer’ın bulgusunu doğrulayamadılar. Böylece “eşcinsellik geni” efsanesi boşa çıkmış oldu.” (Mustafa Akyol, Referans, 12 Ekim 2004) Scientific Americam Mind dergisinin Nisan 2010 tarihli sayısında “The Third Gender” yani “Üçüncü Cinsiyet” başlıklı makalede Jesse Bering biyolojik cinsiyetinden ve cinsel kimliğinden rahatsız olan Transseksüelleri inceler. Üçüncü cinsel kimlik olan transseksüelleri ikiye ayırır. Açık transseksüeller, gizli trans seksüeller. Her iki transseksüel durumla ilgili bilimsel çalışmalarda genetik veri bulunamadığı vurgular. Kültürel sosyal normların ve öğrenmelerin transseksüel cinsel kimlik ve cinsel yönelim oluşmasındaki ana rolünden de söz etmiştir. (Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Haber 7, 16 Nisan 2010) "Son ilmi araştırmalar, medyanın bu slogan haberlerinin doğru olmadığını göstermektedir. Söylenenin aksine genlerin kendini ifade etmesinin ‘fiziki çevre ile birlikte sosyokültürel faktörlerle de düzenlendiği’ anlaşılmıştır." (Hamza Aydın, Aralık 2013)
Eşcinselliğin çoğunlukla zor ve acı dolu bir sürecin sonunda oluşan bir durum olduğunu ifade eden Dr. Cem Keçe şöyle diyor: “Eşcinselliğin nedenlerini anlamamız çok önemlidir. Çünkü önemli olan yaygınlaşmasının önlenmesidir. Eşcinselliğin nedenleri şunlardır: Rol modellerin yanlış alınması, hormonsal bozukluklar, çocukluk döneminde şiddete maruz kalmak, tacize ve tecavüze uğramak, çocuklukta karşı cinsle ilgili yaşanmış kötü bir deneyim, ciddi aile sorunları, aşırı otoriter bir babanın varlığı, baba veya figürlerinin çocuğun hayatında olmaması, aşırı duygusal veya içine kapalı bir yapıya sahip olunması, erken boşalma, iktidarsızlık, vajinismus veya disparoni gibi cinsel işlev bozuklukları nedeniyle yaşanan başarısız ve aşırı sorunlu cinsel deneyimler, yanlış yetiştirilme yani erkek çocukların kız gibi, kız çocuklarında erkek gibi yetiştirilmesi, ebeveynler başta olmak üzere yakın çevrede eşcinsel eğilimleri olan kişi veya kişilerin modellenmesi ve örnek alınması, kızların daha yumuşak tavırları olan erkekleri, erkeklerin ise daha erkeksi tavırları olan kızları aralarına alma eğilimleri, yazılı ve görsel medyanın eşcinselliği özendirici yayınları. Eşcinsellik, ailenin baskısına bir tepki sonucu da meydana gelebilir. ‘Yaptığımız çalışmalarda ve literatür bilgilerinde, sağlıklı ve mutlu bir aile ortamında yetişmiş ve herhangi bir travmaya maruz kalmamış ama eşcinsel bir yaşantı süren bir kişiye hiç rastlamadım.’ Çünkü ‘eğer bir kişide eşcinsel bir yönelim varsa; mutlaka sağlıksız bir aile yapısı, sorunlu bir çocukluk ve cinsel travma mutlaka vardır.’ Cinsel Terapist Psk. Gülüm Bacanak: “Cinsel terapi sürecinde biraz aceleyle konulduğuna inandığımız "gizli eşcinsel" tanısı bu yanlışların başta gelenlerindendir. Çünkü böylesi acele konulan bir tanı cinsel terapisti doğrudan eşcinsellik dinamiğine yaklaştırır. Oysa "eşcinsel olmak kötü bir şeydir" inancıyla belirginleşen homoseksüel kaygılar; ergenlik dönemindeki bir aşamanın, biseksüel eğilimlerin baskınlaştığı geçici bir evrenin artıklarıdır. Geçici eşcinsellik kaygısı yaşayan ergenler, mutlaka burada kalmazlar. Eğer sağlıklı bir ortamda arkadaşlık ilişkileri yaşayabilirlerse, eşcinsel sitelere veya barlara takılmazlarsa, ailenin sevgisini koşulsuz olarak hissedebilirlerse normal dışı eğilimleri zamanla azalacak ve ortadan kalkacaktır. Ancak, kendi kabuklarına çekildikleri ve çaba göstermedikleri takdirde, eşcinsel olmaktan başka bir çıkar yol bulamazlar.” (Hürriyet, 22 Aralık 2008)
Tedavi gören eşcinsellerin anlattıklarının ortak noktaları şunlardır: "Eşcinselliğin temelinde aile içi sorun, baba figürünün olmaması gelir. Gençler uygun rol model bulamayınca medyanın da yönlendirmesi ile cinsel kimlik krizine girer ve bazen de ailesinden intikam almak için eşcinselliğe yönelirler. Eşcinseller birbirlerine bağlı ve mutlu lanse edilseler de durum tam tersidir. Bu alemde sex, aldatma ve para en önde gelen kavramlardır. O ortama düşen bir daha çıkamaz, battıkça batar." Oğlu özel okulda 16 yaşında, "Anne ben erkek değilim." diyor. Neden, çünkü rol alabileceği, örnek olabilecek bir erkek yok hayatında. Tek mücadele eden ve örnek alacağı annesi var ve o da onu örnek almış! Sonuçta da kendini onunla özleştirip, ergenlik çağı içinde ikileme düştüğü o çağda -kendine tek seçenek olarak sunulan- kadın rolünü kendine daha yakın olarak görüp benimsiyor." (Basından, 17.10.2009) Terapi sürecinden geçen eşcinsellerden birisinin şu sözü dikkat çekicidir: "Uzun yıllar gey olduğumu sandım. Sonunda anladım ki gerçekte ben gey değil, homoseksüellik problemi olan heteroseksüel bir erkektim." (Hayrettin Karaman, Yeni Şafak, 24.05.2009) “Filiz K: Bir gay’le evlendim hayatım kaydı.” (Ayşe Arman, Hürriyet, 8 Eylül 2007)
“Bir dönem Kolombiya Üniversitesi Psikiyatri Profesörlüğü yapan Robert Spitzer, 200 denekle yaptığı araştırma sonrasında, psikolojik tedavi gören eşcinsellerin sapkınlıklardan kurtulduğunu saptadı. 20 yıl boyunca eşcinseller üzerine çalışmalar yapan ve birçok makale yayınlayan Dr. Neil Whitehead, “Kimse eşcinsel olarak doğmaz” dedi ve tüm genom tarama testlerinde eşcinsellik geni diye bir gene rastlanmadığını kaydetti.” (Yeni Akit, 19.8.2018)
ABD donanmasının özel kuvvetlerinde görevli olan ve erkekten kadına dönen Kristin Beck, cinsiyet değiştirme kararının hayatının en büyük hatası olduğunu söyledi. "Ben kullanıldım. Çok saftım, gerçekten kötü bir durumdaydım ve kullanıldım. Propagandaya maruz kaldım. Beni aşan bilgiye sahip birçok insan tarafından kötü bir şekilde kullanıldım. Ne yaptıklarını biliyorlardı. Amerika’nın tamamına yayılmış binlerce cinsiyet kliniği var. Çocuklar içeri girip ‘Ben erkek gibiyim’ veya ‘Bu beni rahat hissettiriyor’ dediğinde bir psikolog, ‘Ah, sen transseksüelsin’ diyor. Ve ertesi gün, pedofillerde tıbbi kastrasyon için kullandıkları hormonların aynısı olan hormonları alıyorsunuz. Şimdi bunu 13 yaşındaki sağlıklı çocuklara veriyorlar. Bu doğru görünüyor mu? Bu yüzden Amerika’ya uyanmasını söylemeye çalışıyorum" (Yeni Çağ, 12/12/2022) Mersin'de yaşayan 34 yaşındaki Vanlı Y.K., henüz 11 yaşındayken eşcinselliğini keşfetti. 2003 yılında Ankara’da ameliyatla kadın oldu. 2008 yılında da sevdiği bir erkekle evlendi. Ancak bir süre sonra kendisini erkek gibi hissettiğini belirterek ayrıldı. Bu arada dini vecibelerini yerine getirerek namaz kılmaya devam eden Y.K., yıllar sonra kadın olduğuna pişman oldu. Y.K., “Allah’ın yaratmış olduğu bedenime kendi arzularımdan dolayı müdahalede bulunmuştum. Şimdi tekrar erkek olmak ve hayatımı düzene sokmak istiyorum.” dedi. İngiliz Hava Kuvvetleri’nden emekli olan 75 yaşındaki Gary Norton 23 yıl önce ameliyatla kadın oldu ve “Gillian” adını aldı; ancak şimdi “gerçek bir erkek” olduğunu anladığını ve pişman olduğunu söylüyor. Norton, yeniden erkek olmak için ameliyat olmak istediğini ancak Ulusal Sağlık Hizmetleri yetkililerinden olumsuz yanıt aldığını açıkladı. (Haber Türk, 25.10.2012) Cinsiyet değiştirip erkek olmuştu. 7 yıl sonra yeniden kadın olma kararı aldı. ABD'nin Michigan eyaletinde 19 yaşındayken cinsiyet değiştirerek trans erkek olduğunu duyuran Issa, 7 yıl sonra uzun süren hormon tedavilerinin ardından kararından vazgeçerek yeniden kadın olmak istediğini açıkladı. (CNN Türk, 27.01.2022) Cinsiyet değiştirip kadın olmuştu. Şimdi tekrar erkek olmak istiyor. Los Angeles'ta yaşayan 30 yaşındaki Veach, kullandığı hormon tedavileri, lazer epilasyon, göğüs büyütme operasyonu ve saç bakımına verdiği paranın çok fazla olduğunu kaydederek, tekrar erkek olmaya karar verdiğini söyledi. Hormon tedavisini bırakan Veach, göğüslerini saklamak için göğüs kası yapmaya çalışıyor. (Cumhuriyet, 4 Şubat 2019) Cinsiyet değiştirip sonra bundan pişman olan Chloe Cole Temsilciler Meclisi karşısında konuştu: Tarihin ‘En Büyük Tıbbi Skandallarından Biri’ “Çocuklar, cinsiyet değiştirmenin yaşam boyu sürecek ve kalıcı olacak sonuçlarını kavrayamıyor.” (Dünya ÇAKOP, 30.7.2023) 12 yaşında ailesi yardımıyla cinsiyet değiştirmeye başlayıp 16 yaşında pişman olan Chloe Cole isimli çocuk, "Çocukluğum mahvoldu" dedi. (Haber 7, 28.7.2023) Koreli bir kadın olmak için 5 milyon TL harcayan fenomen Oli London tekrar cinsiyet ve ırk değiştirdi! (Onedio, 15.11.2022) Cinsiyet değiştiren genç ağlayarak pişmanlığını anlattı: "Yapmayın" Sapkın LGBT örgütünün tuzağına düşen Joey Maiza isimli genç, cinsiyet değiştirdiği için ne kadar pişman olduğunu ve insanların zarar gördüğünü, çektiği bir video ile ağlayarak anlattı. Maiza, "İnsanlar 30-40 yaşlarına geldiğinde 'ben 16 yaşımda ne yaptım' diyecek." diyerek büyük tehlikeye dikkat çekti. (Milli Gazete, 4.10.2022) Yüzlerce genç trans birey orijinal cinsiyetlerine dönmek için yardım arıyor. 2018 yılında cinsiyet değiştirme ameliyatından vazgeçen bir kadın, cinsiyet değiştirme ameliyatı geçiren birçok kişinin keşke bu ameliyatı olmasaydım diye düşündüğünü söylüyor. (news.sky.com/story/hundreds-of-young-trans-people-seeking-help-to-return-to-original-sex-11827740) Haydar Dümen: Nil'in erkek olduktan sonra seksten haz alması imkansız! Dr. Dümen, cinsiyet değiştirme operasyonunun genellikle pişmanlıkla sonuçlandığını iddia etti. “Cinsiyet değişim vakaları üzerinde 1970’den beri çalışıyorum. Bu kişiler cinsel açıdan erkek olamıyor. Seksten haz almaları da imkansız. Pişman olanlara çok rastladım. Alınan hormonlar ruh dengesini de olumsuz etkiliyor. Kişinin tek kazancı var; mavi nüfus kağıdıyla psikolojik açıdan rahatlamak. Keşke Nil bu ameliyatı olmasaydı.” (Posta, 26 Şubat 2013)
Bilim insanları da artık eşcinsellik üzerinde etkili kuvvetli bir gen olmadığına kanaat getirmiştir ve doğuştan gelen genetik faktörler yerine ‘sonradan kazanılan’ epigenetik faktörlerin daha etkili olduğu yönünde fikir birliği oluşmuştur. (Gavrilets, S., U. Friberg, and W.R. Rice, Understanding Homosexuality: Moving on from Patterns to Mechanisms. Archives of sexual behavior, 2018. 47 (1): p. 27-31) Olaya evrimci bakış açısı ile baksak bile, genetik faktörlerin eşcinselliği oluşturmada ciddi bir etkisi olsa idi, buna neden olan genlerin uzun zaman önce doğal seçilimle yok olup gitmesi gerekirdi. Çünkü eşcinsel bir ilişki ile üreme şansı olmadığı için, eşcinseller genlerini sonraki nesillere aktarmada eşcinsel olmayanlara göre çok daha zayıf kalacaklardı ve böylece eşcinsellik zamanla tükenecekti. Yani kendi teorileri bile iddialarını çürütmektedir!