Bugun...


Dr. Mehmet SÜRMELİ

facebook-paylas
PEYGAMBERİMİZİN KADIN EĞİTİMİNDEN KISA BİR KESİT
Tarih: 20-03-2025 10:17:00 Güncelleme: 20-03-2025 10:17:00


(Ümmetin olduğumuz devlet yeter)

Vahyi, Yüce Allah ile irtibat olarak anlayan sahâbe hanımları, ilahî diyalogdan mahrum kalmamak için Hz. Peygamberden şu istekte bulunmuşlardır: “Ey Allah’ın Rasulü, Allah’ın Sana öğrettiğini bizlere de öğretmen için bir gün tayin et.”[1] Hanımların talebine Hz. Peygamber olumlu karşılık vermiş ve onlara Kur’an öğretimi için bir gün ayırmıştır. Belirlenmiş olan günde sahâbe hanımlarına Rasulullah aracısız olarak ders vermiştir. Hatta bu kadınlardan Ümmü Varaka binti Abdullah b. Hâris hafızlığını ikmal etmiş ve kendi ev halkına imamlık yapması için Peygamber’den (özel) izin bile almıştır.[2] Kadınların Kur’an öğretimini İslâmî eğitimin merkezine alan Hz. Muhammed, evlenmek isteyip fakat mehir bulamayan bazı erkeklere, bildikleri Kur’an surelerini hanımlara öğretmeyi mehir olarak tayin etmiştir.[3] Böyle bir olay hanımların Kur’an öğretimine verilen değeri göstermesi bakımından önemlidir. Kadınların öğretiminde devamlılığını esas alan Hz.Peygamber, kendi evinde ümmetine örnek olacak bir uygulama yapmıştır. Hz. Aişe ve Hz. Meymune’nin (ö: 51/671) rivayetlerine göre, Peygamber’in hanımları hayız halinde oldukları zaman O, başını onların göğüslerinin üzerine kor ve onlara Kur’an okurmuş.[4] Böyle bir uygulamayla hanımlar, o sıkıntılı günlerde yalnız bırakılmadıkları gibi, hastalık süresince Allah’la kul arasında iletişim kopukluğu olmasın diye Rasulullah, onlara bizzat Kur’an okuyarak hem kopmaması gereken iletişimi sağlamış hem de eğitimdeki sürekliliği gerçekleştirmiştir.

Hz. Peygamberin eğitim ve öğretiminden geçen kadın sahâbîler, dinî problemlerini özgürce sormaktan hiçbir zaman çekinmemişlerdir. Çünkü Peygamberin evindeki soru sorma özgürlüğü ev dışına da yansıyordu. Örneğin Hz. Aişe (ö: 58/677): “يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَرَزُواْ للّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّار” “O gün yer başka bir yerle gökler (de başka bir gökle) değiştirilir. Bütün varlıklar, Tek ve Kahhar (bütün kâinat üzerinde mutlak hâkim) olan Allah’ın huzuruna çıkarlar.”[5] Ayetini okuyunca kafasına takılmış ve “Ey Allah’ın Nebisi, peki insanlar o vakit nerede olacak?” sorusunu sormuş, peygamber de “Sıratın üzerinde” cevabını vermiştir.[6] Hz. Peygamber: “Bedir ve Hudeybiye savaşlarına katılanlar cehenneme girmeyeceklerdir.” diye bu olayların ve hazır bulunanların önemini vurguladığında Hz. Hafsa (ö: 41/661) “İçinizden hiç kimse yoktur ki oraya (cehenneme) girmesin.”[7] Ayetini okumuştur. Rasulullah da ona bir sonraki ayeti okuyarak, “Allah’ın lütfuyla takva sahiplerinin kurtulacağını” söylemiştir. [8] Haccın farziyetini belirten ayeti dinleyen bir kadın, ayette kapalılık olduğu için Peygambere; “Yaşlı babasının yerine hac yapıp yapamayacağını” rahatlıkla sormuştur.[9] Sahâbî hanımlarının soru sorma alışkanlığı ve buna bağlı olarak Kur’an kültürleri öyle üst bir seviyeye ulaşmıştı ki Hz. Ömer gibi heybetli bir idareciyle rahat bir şekilde tartışmada bulunabiliyorlardı. Hz. Ömer, “Kadınların mehirlerini yüksek tutmayın” diye sosyal içerikli bir tavsiyede bulununca, kalabalığın içinden bir kadın; “وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَارًا فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئًا أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً” “Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde, onlardan birine (evvelki eşinize) kantarlarca mal vermiş olsanız dahi verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın, iftira ederek ve açık günaha girerek verdiğinizi geri alacak mısınız?’[10] Ayetini hatırlatarak, Allah ‘kantar kantar’ mehirden bahsederken Sen nasıl oluyor da sınırlıyorsun.” demiştir. Bunun üzerine Hz. Ömer: “Bütün insanlar Ömer’den daha fakih.” diyerek minbere tekrar dönmüştür.[11] Hatta Ensarın hanımları Hz. Peygambere öğrenme amaçlı o kadar çok soru soruyorlardı ki Hz. Aişe onları şu sözleriyle takdir ediyordu: “Allah, Ensar kadınlarına rahmet etsin, hayâları, dinleri konusunda onları soru sormaktan alıkoyamadı.”[12]


[1] Buhârî, 96, İ’tisam 9, VIII. 149; Müslim, Ebu’l-Huseyn Müslim b. Haccac, el-Câmiu’s-Sahih, tah.: M. Fuat Abdulbaki, İstanbul 1981, 45, Birr 152, III. 2028, Zerkânî, Menâhil , I, 295

[2] Kettanî, et-Terâtibu’l-İdariyye, I, 128.

[3] Dârimî, Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahman es-Sunen, İstanbul 1981, 11, Nikah 19, s. 538,

[4] Ahmed b. Hanbel, el-Musned, İstanbul 1982, VI. 204, 259, 331; Humeydî, el-Musned, I, 149.

[5] 14/İbrahim 48

[6] İbn Mace, 38, Zühd 33, II. 1430, no: 4279.

[7] 19/Meryem 71.

[8] Taberî, Câmiu’l-Beyan,, VIII, 367; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm, III, 130.

[9] Nesâî, 24, Menâsik 9-10, V. 117.

[10] 4/Nisa 20

[11] Zemahşerî, Keşşaf, I, 481; İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm, I, 442; Alusî, Rûhu’l-Meânî, II, 433; Kettanî, et-Terâtibu’l-İdariyye, III, 137.

[12] Kettanî, et-Terâtibu’l-İdariyye, III, 131.

MEHMET SÜRMELİ



Bu yazı 1562 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI