Bugun...


Nursi ÜNALAN

facebook-paylas
Mermercinin Samimiyeti
Tarih: 26-11-2025 21:19:00 Güncelleme: 26-11-2025 21:19:00


Mermercinin Samimiyeti

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde buyurur:

“Din samimiyettir.”
(Buhârî, Îmân, 42)

Bu kısa ama derin anlamlı cümle, aslında bütün dinî hayatın özünü anlatır. İmanın, ibadetin, ahlâkın, hatta tevbenin bile ölçüsü, samimiyettir.
Allah Teâlâ da kullarının amellerine sadece şeklen değil, kalplerinin içtenliğine göre değer verir.
Samimiyet, kulun Rabbine yönelirken kalbini araya hiçbir perde koymadan açabilmesidir. Günahın karanlığına düşse bile, içten bir pişmanlıkla “Rabbim!” diyebilmektir.

Hepimiz, hayatımızda bir şekilde samimiyetin o saf, dokunaklı hâline şahit olmuşuzdur. Fakat bazen öyle anlar olur ki, bir insanın Rabbiyle kurduğu içten bağ, kelimelerin bittiği yerde yüreğe dokunur.
Ben de yıllar önce buna tanık oldum. Hâlâ hatırladıkça içim ürperir, gözlerim dolar.

Yıllar önce İzmir’de, oldukça eski ve artık neredeyse yıkılmak üzere olan bir camimizi yeniden inşa etmeye karar vermiştik. Cemaatimizin imkânı sınırlıydı ama gönüllerimiz genişti. Bilirsiniz, camiler sadece taşla, tuğlayla değil; imanla, duâlarla, alın teriyle yükselir. Her bir harcında, bir müminin duâsı, bir hacı emminin gözyaşı, kıt kanaat geçinen bir emekçinin Allah katında Uhut dağları kadar değerli olan üç kuruşluk katkısı, bir gencin fiili emeği vardır.

Biz de bu güzel hayra vesile olmak için çevredeki esnafı ziyaret ediyor, kimden ne destek alabiliriz diye gayret ediyorduk.
Bir gün, bir arkadaşım “Şu mermerciye de uğrayalım,” dedi. Ben kendisini tanımıyordum ama arkadaşım tanıyordu. Yolda giderken yüzündeki tereddüdü fark ettim.

“Hayrola abi?” dedim. “Bir şey mi düşündün?”
Biraz sustu, sonra derin bir nefes alarak konuştu:
“Hocam, gideceğimiz kişi iyi biridir ama... açık konuşayım, içki içen birisidir. Acaba cami için yardım istersek nasıl karşılar, bilemiyorum.”

Gülümsedim. “Olsun,” dedim. “Biz insanız; günahsız kul olmaz. Rabbimiz sonsuz merhamet sahibidir. Kulların hatasına değil, samimiyetine bakar. Kimin hangi vesileyle O’nun kapısına yöneltileceğini biz bilemeyiz. Biz üzerimize düşeni yapalım; gerisini Allah’a bırakalım.”

Bu düşüncelerle atölyeye vardık. Mermerci bizi gayet güzel karşıladı. Samimi, misafirperver bir insandı. Çaylarımız geldi, hal hatır sorduk. Sonra arkadaşım söze girdi:

“Malum, camimizin inşaatı devam ediyor. Kaba kısmı bitti ama iç mekân, avlu ve şadırvan için mermer gerekiyor. Onun için sana geldik.”

Mermerci bir anda sustu. Sanki bulunduğu yerden başka bir âleme geçti. Gözleri dalgınlaştı, elleri masanın üzerinde hareketsiz kaldı. Belki iki dakika, belki biraz daha fazla... O an atölyede derin bir sessizlik oluştu. Sonra yavaşça başını kaldırdı, gözlerini bana dikti ve dedi ki:

“Hocam, benim hâlimi biliyorsunuzdur. Arkadaşın da söylemiştir. Evet, Rabbimin haram kıldığı bir yanlışın içindeyim. Şimdi düşünüyorum… Ben bu hâlimle, Rabbimin evi olan camiye mermer verirsem, Rabbim benden kabul eder mi? Benim elimden çıkan bir şey, o mukaddes mekânda yer bulabilir mi? Ben Allah’ın evine yardım etmeye layık bir kul muyum

Sözleri adeta kalbime saplandı.
O anda, karşımda sadece bir mermerci değil; Rabbiyle hesaplaşan, iç dünyasında kıyametini yaşayan bir kul vardı. Günahkârlığını itiraf ederken bile, içinde derin bir Allah sevgisi ve Allah korkusu ve mahcubiyet taşıyordu.
Bu kadar temiz bir pişmanlık, bu kadar derin bir içsel hesaplaşma karşısında dilim tutuldu.

Bir süre sustum. Sonra derin bir nefes alarak dedim ki:
“Abi, ben hayatımda içki nedir bilmedim. Bilerek bir içki şişesine bile dokunmadım. Büyük günahlardan uzak durmaya, farzları yerine getirmeye gayret ettim. Kimsenin hakkına girmemeye çalıştım. Ama inan ki, senin kadar Allah ile samimi olamadım.”

Bu sözlerim üzerine gözleri doldu. Başını hafifçe eğdi, sonra sanki içinden bir yük kalkmış gibi rahatladı.
“Hocam,” dedi, “Ne kadar mermer lazım, söyleyin. Camimiz için ne gerekiyorsa, elimden gelenin fazlasını yapacağım.”

O gün, o atölyede sadece mermer değil, bir kalp de parladı. Bir kul, günahının karanlığında Rabbine dönmeyi başardı.
Ben o an anladım ki, samimiyet; ne kadar ibadet yaptığınla değil, Allah’a ne kadar içten yöneldiğinle ölçülür.

İşte “samimiyet” budur.
Kimi zaman bir mermerci dükkânında, kimi zaman bir gözyaşında, kimi zaman da bir kalbin sessiz sızısında gizlidir.
Belki biz şeklen çok düzgün yaşarız, günahlardan uzak dururuz; ama bazen bir günahkârın yüreğinde öyle bir Allah korkusu, öyle bir içtenlik olur ki, o samimiyet birçok ibadetin önüne geçer.

Rabbim bizleri de O’na karşı içten, samimi kullardan eylesin.
Çünkü dinin özü, ibadetin ruhu, tevbenin sırrı hep aynı kelimede saklıdır:
Samimiyet.

                                                                                                                                                                                          Nursi ÜNALAN

                                                                                                       nursiunalan@hotmail.com

 



Bu yazı 4780 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


HABER ARA
YUKARI